yirmi altı

450 68 34
                                    

"E, nasıl buldun ?" Marinette kendileri için hazırlanan kahvaltı masasına bakıyordu, Kagami'nin zoru ile kahvaltı yapma işini kabul etmişti. Masa da çok fazla şey vardı, Marinette'n içinde bir korku belirdi, kilo alma korkusu.

"Ah! Çok güzel Adrien." Adrien Marinette'n ellerini tutup narince onun yanağını öptü. Sonra da Marinette'n ellerini bırakıp oturacağı sandalyeyi çekti. "Vay! Bu çok centilmeniz bakıyorum da, teşekkür ederim."

"Ben her zaman centilmendim Marinette."

"Randevu randevu diye ortalıkta gezinirken pek belli olmuyordu bence. Şey, masrafı ben mi ödeyeceğim ?" Adrien Marinette'n sorusunu başta anlamamıştı, neyi ima etmeye anlamaya çalıştı ancak bunu beceremişti. "Sen demiştin ya, masrafları ödeyen taraf olmam falan, o yüzden."

"Sen ciddi misin ?" Marinette evet şeklinde başını salladı. "O şu an geçerli değil, başka zaman ödersin ama. Bugünü pas geç."

"Cidden odunsun."

"Yapabileceğim bir şey yok, alışsan iyi edersin." Marinette Adrien'ı süzüyordu, onun bu kadar odun olacağını hiç düşünmemişti.

"Sen cidden çok odunsun." Adrien oturacağı sandalyesine oturup Marinette'e baktı. Marinette ile uğraşmanın zevkli olduğunu fark etmişti.

"Aslında bu kadar odun değilim, sadece seninle uğraşmak çok zevkli Mari. Çevrendekiler senin tavırların ve mimiklerinden dolayı seninle uğraşıyor çünkü mimiklerin ve tavırların cidden eğlenceli." Marinette çatalı ile siyah zeytin almak için uzandı, gözüne o an o zeytin çok güzel gözükmüştü. 

"Ve kahvaltı teklifin için teşekkür ederim" deyip siyah zeytini ağzına attı. Tam o an Adrien'ın yüzünde bir sırıtış belirdi.

"Benimle randevudasın farkındasın değil mi ?" Marinette siyah zeytini yerken Adrien'ın dediğini düşünüyordu. Cidden randevuda olduklarını fark etmişti. Gözleri kocaman açılmıştı, o sadece dostça bir kahvaltı olarak düşünüp gelmişti. Hızlıca ayağa kalktı ancak Adrien böyle yapacağını bildiğinden hızlıca onu bileğinden tuttu. "Hiçbir yere gidemezsin."

"Kandırdınız beni" diye mızıldanmaya başladı Marinette, cidden bir randevu içinde olduğunu algıladığından beri hem gergin hem de sinirliydi. Kandırılmış gibi hissediyordu.

"Kandırmadık, seninle vakit belirledik ve sen de kabul edip buraya geldin. Akşam yemeği istemiyordun ve bizde kahvaltı yapıyoruz. E, şimdi randevu da olduğumuzu anladığına göre, konuşalım mı ? Düzgünce."

"İlk önce ben sana soru sormak istiyorum, akşam başına ne düştü senin ? Sen bunu düşünecek kadar zeki değilsin." Adrien peçete ile hiç kirlenmemiş olan ağzını sildi.

"Aslında zekiyim ve başarılıyım, sadece aşk hayatımda bunları kullanmak ilgimi çekmiyor ve, evet! kuzenim düşündü bunu. Tüm iyi genleri alan o hain tarafından sunuldu bana." Marinette Adrien'ın sesinde bir kıskanma hissetmişti. Sandalyesi ile Adrien'ın karşısından yanına doğru kaymaya başlamıştı, gözüne acayip masum gözükmüştü o an Adrien. Adrien'ın yanına gelince parmakları ile onun burnunu sıktı.

"Onun kadar yetenekli ve yakışıklı olduğuna emin olabilirsin aptal. Bu kadar da kendini gömme, şimdi yemek yerken bana az kendinden söz etmeye başlasan iyi edersin. Çünkü başka şekilde bu ilişki yürüyecek gibi değil."


[!]: Bunu dikkate alırsanız sevinirim. Kişilerin birbiri ile yakın arkadaşlığını "yavşamak, yürümek, aşk" olarak görmemenizi söylemek isterim. Örnek misali, Adrien ile Kagami arkadaş, bunların birbirlerine laf atması ve sonrasından birden bire birbirine yakın davranmasını farklı yönlere çekilmesini istemiyorum. İkisi de birbirine karşı bir şey hissetmiyor.

date ✩ adrienetteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin