-Ait-

2.4K 187 234
                                    


      Şehrin üzerinde kalkan gibi duran ve güneşin yeryüzüyle buluşmasını engelleyen bulurlar birkaç haftalığına kendilerine izin vermişlerdi. Londra, cıvıl cıvıl bir Ağustos ayı geçiriyordu ve güzel havadan yararlanan Bayan Cole yetimhane çocuklarını geziye çıkartmayı planlıyordu. Onları yine Convey adası taraflarında bir sahile götürecekti . Çocuklar orada piknik yapmayı fazlasıyla seviyorlardı ve hatta Tom bile oraya gideceklerini duyunca mutluluğunu belli etmişti. "Yine sahile mi gidiyoruz efendim?"

Yetimhanenin bahçesinde hazırlanmış, onları alacak olan otobüsü bekleyen çocukların yanından sıyrılan Tom müdirenin yanına gelmiş, parlayan gözlerle kadına bakıyordu.

"Evet Tom. Güzel bir gün sahilde daha da güzel olabilir."

Tom'un suratında gülümsemesi genişledi ve kafasını sallayarak kadını onayladı.

Cole, çocukların yüzündeki en ufak gülümsemede dünyalara sığdıramayacağı kadar huzur hissediyordu. Çocuklara sevgisi hiçbir şeyle ölçülemezdi.

"Çocuklar! Dağınık durmayın lütfen. Hepiniz bir yerde toplanın. Otobüs gelince fazla beklemeden gideceğiz." Tabii biraz yorucuydu minik insanlarla uğraşmak ama yine de sevgisini ölçütü yoktu.

Yüksek bir korna sesi, ardından çocukların neşeli çığırtıları ve koşuşturmaları onu takip etti. Otobüs kapısının hemen önünde sıraya girmişlerdi bile. Sıranın en önünde, kadını da şaşırtmadığı gibi Tom vardı.

Kapılar açıldı, çocuklar hızlı hızlı otobüsteki yerlerini aldı. Tom her gezide yaptığı şekilde şoförün hemen yanındaki görevli koltuğuna oturmuştu. Burada normalde Bayan Cole'un oturması gerekirdi ama çocuğun büyük camdan dışarıyı izlerken aldığı keyfi tahmin ettiği için pekte oralı olmazdı. Otobüse bindiğinde ilk işi Tom'un kemerini kontrol etmek olurdu, devamında yoklama ve yola çıkma vakti.

Dev cam ekrandan, geçtikleri yolun kenarındaki ağaçları, insanları, hayvanları gözetlemek bu dünyada sevilecek nadir olaylardan biriydi. Hele birde kendi yanındaki ve şoförün yanındaki camlar açıksa, içeriye giren; yüzünü yalayıp geçen, saçını okşayan rüzgarın verdiği özgürlük duygusu onu mest ederdi. Kaldı ki gittikleri sahil yolu, daha doğrusu o sahi Tom için önemliydi. Oradaki mağara ona aitlik duygusunu veren tek yerdi.

Bir saatten fazla süren yol bitmiş, deniz kenarına rengarenk örtüler serilmişti. Çocuklardan kimisi poşet ve çubuklardan yaptıkları uçurtmaları havalandırmaya çalışıyor kimisi de denizden gelen dalgalarla kovalamaca oynuyordu. Tom'un ise bugün için farklı bir planı vardı.

"Amy! AMY! Benimle gelmen gerek. Çok güzel bir şey buldum. Bunu görmen gerekli"

Tom yerde oturmuş kumdan kale yapmaya çabalayan kızın kolundan tutup çekiştiriyordu. "Ne? Ne oldu Tom?" Kızın dikkatini çekmeyi başarmıştı. "Neyi nerede buldun?"

"Mağarada Amy. Hadi vakit yok kaybolmadan görmen lazım. Hatta daha ilerisi de var ama tek gidemem." Kızın kolunu daha sıkı kavrayıp ayağa kalkması için yukarı çekti. "HADİ AMY! Acele etmen lazım."

"Tamam Tom. Sakin ol" dedi heyecanlı bir sesle.

Altından ipler gibi duran sarı saçlarına ve kıyafetlerine yapışan kumları temizlemeye çalışırken hızla ayağa kalkınca kucağında duran demir, pas tutmuş mızıkası düştü. Tom düşene kadar orada bir mızıka olduğunu fark etmemişti. Amy eğilecekken Tom daha hızlı davranarak "Ben aldım. Sen gidip Dennis'i çağır" dedi ve kumların arasındaki mızıkayı aldı ve cebine attı.

"Onu da mı götüreceksin?" diye sordu kafasını hafifçe yana eğerek.

Küçük kızın, Tom ona bu şekilde heyecanla geldiğinde aklından geçirdiği ya da umut ettiği tam olarak bu olmasa da arkadaşının da davet edilmesinden hoşnuttu. Tom, Amy'nin şaşırmasına anlam veremeyerek "Niye götürmeyeyim ki? O da bizim arkadaşımız. Bunu o da görmeli" diye yanıtladı kızı. Cümlesinin sonuna doğru Dennis'e doğru dönmüştü. Bu yüzden kız arkasında kalmış ve Tom'un o soğuk gülümsemesini görememişti

-FIENDFYRE- Tom Marvolo Riddle -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin