Bölüm 6

251 42 78
                                    

Yaz mevsiminin sabırsız sıcakları gündüz vakitlerinde her ne kadar kendini hissettirse de, güneş batınca yerini ilkbaharın serin esintilerine bırakıyordu yine. Kış ve yaz arasında arabuluculuk yapan bu mevsim, ikisinin de özelliklerini taşıyordu gün içinde. İnsanı aldatan bir yanı vardı, saatler içerisinde kimliğini değiştirebiliyordu; ikiyüzlülüktü bu bana göre.

Yalnızca birkaç dakikadır beklememe rağmen ince ceketim ve ben, baharın bu oyununa kanmış, neredeyse girip üzerimi değiştirme noktasına gelmiştim. Çoktan kararan havanın eşliğinde evimin önünde bekliyordum. Gündüz giymeyi tercih ettiğim ince hırkalarımdan biri yine üzerimdeydi ancak bu kez işlev görmüyordu. Fazla özenli görünmemek için normal bir şekilde giyinmiştim, koyu renkli bir pantolon ve siyah hırkamın altındaki bol dökümlü bir gömlekle fena görünmüyordum. Saçlarım ise kendi özgürlüğünde omuzlarıma dökülüyordu.

Çok geçmeden siyah bir arada tam önümde durmuştu. Bu arabayı ilk oturumdan tanıyordum, koyu renkli camlardan da az çok görebildiğim üzere sahibi Minho'ydu. Dünkü danışmada sözleştiğimiz üzere bugün roleplay'i gerçekleştirmek üzere buluşacaktık. Birkaç mesaj ile saati kararlaştırmıştık, şu an akşam 8 veya 9 suları olmalıydı. Akşamüstüne kadar program çekimleri olduğu için ancak bu saatte uygun olabilmişti, zaten benim de öğleyin derslerim olduğu için en uygun vaktin bu olduğuna karar vermiştik.

Kapıyı açıp ön koltuğa oturduğumda, ondaki çarpıcı değişikliği fark etmiş ve bariz bir biçimde incelemeye başlamıştım. Saçları kızıla yakın bir bakır tonundaydı, alnının bir kısmı yine açıkta bırakılmıştı. Önceki koyu rengin ardından bu kesinlikle çok dikkat çekiyor ve zaten asi olan duruşuna daha da fevri bir hava katıyordu. Kabul etmeliydim ki beyaz tenine oldukça yakışmıştı.

Bakışlarım saçlarından yüzüne indiğinde, turuncu ve siyah ağırlıklı göz farı yetmezmiş gibi bir de gözlerinin dört bir yanında küçük parlak noktalar bulunuyordu. Gözünün alt kısımlarında, göz çizgisinin bitiminde ve burnuna yakın iç kısmında birer tane süs vardı. Zaten keskin olan bakışları bu sayede daha da belirginleşmiş, dış görünüşüne tehlikeli ve tekinsiz bir hava vermişti. Omuz kısımları deri olan, kalın bir gömlek tarzındaki siyah üstü, hangi maddeden yapıldığını anlayamadığım, üstü gibi siyah pantolonu ve ikisinin arasında köprü olan deri siyah kemeri ile hiçbir kusuru yoktu, fazla iyi görünüyordu.

Bu sırada o da konuşmadan bana bakıyor, her ayrıntısını incelememe izin veriyordu. Bu haliyle kim bilir kaç kişiyi ağına taktığını tahmin etmeye çalıştım, eminim sahnede bir idol gibi parlıyordu. Bir yığın insanla muhatap olması da cabasıydı, çevresinde yüzlerce kız ve erkek bulunuyor olmalıydı.

Bu tarz bakışlara alışkın olduğuna emindim ancak şu an en azından "Merhaba" da olsa birkaç kelime söylememi bekliyordu.

"Bir gün içinde saçlarını mı boyattın?" Karşılaştığım değişimiyle aniden saçını boyatmasına değinmek istemiştim ancak boş bulunup ne diyeceğimi şaşırmıştım.

Söylediğim şey üzerine küçük bir kıkırtı bıraktı. "Bu işlem haftalar sürmüyor ki," Konuşurken hala tebessüm etmeye devam ediyordu. "Dün akşam boyattım."

"Fena görünmüyor," Dedim dürüst bir sesle. "Sahne çekimler için mi?"

Başını sallayarak onayladı. Bir yandan da arabayı çalıştırıp yola çıkmaya hazırlanıyordu. "Değişik bir şeyler olsun istedim, artık bana hayran olmak için daha da çok sebebiniz var." Karşısındaki yola bakıyor ve gülümseyerek konuşuyordu. Ona şahit olduğum süreler boyunca konuşma tarzı genelde böyleydi, artık eskisi kadar gözüme batmıyordu. Yüzü de samimiyetsizlikten uzak, latifeli ve arkadaşça bir ifadeye sahipti.

Impair & Repair | HyunhoWhere stories live. Discover now