one.

7.2K 299 682
                                    

"huening kai yine arkamızdan konuşup duruyor," elimdeki fotoğrafları soobine gösterip güldü histerik bir şekilde. "kardeşimi ona yapmadım diye nasıl da kudurmuş. arkamdan ilgi orospusu demiş." Soobin'de buna gülmüştü. kendisi geçen gün kıçımızı yalıyordu onu da aramıza alalım diye." omuz silktim ve başımı yanımdaki uzun bedenin omuzuna yasladım.

"üzülmüyorsun değil mi arkandan dönen dedikodulardan? ben sana inanıyorum. yıllardır arkadaşız, her şeyimi biliyorsun yeonjun. kötü bir insan olsaydın şu ana kadar yayardın tüm yaptığım kötülükleri." gülümseyerek baktım ona. "tabii üzülmüyorum lan göt, benim en iyi arkadaşım yanımdayken diğerlerine ihtiyacım yok."

"aferin güzelim." Choi Soobin mükemmel biriydi. mükemmel kaslı fiziği, tavşana benzeyen yüzü ile küçüklükten beri en iyi arkadaşım olmasaydı yavşamadan durmayacağım biriydi. fakat huyu da bir o kadar tuhaftı.

büyüyünce çok değişmişti. ikimizde 21'imize ayak basmıştık ve onun çok tuhaf bir evi vardı. bir odası vardı ve kimseye açmazdı. yatak odasına da kimseyi girdirtmezdi. beraber vizelere çalıştığımızda, ben sadece bir kere görebilmiştim. evine genelde gül kurusu rengi duvarlar, sarı renkli ışıklar ve bir kaç süsleme vardı sadece.

saat bire gelirken ben saatin geç olduğunu yeni fark etmiştim. ayaklanmaya başlamalıydım, çünkü koltukta yatmak istemiyordum. ben ayaklanırken soobin de telefonunu almıştı. "yeonjun, burada kal istersen. saat geç olmuş, böyle gidemezsin." hemen arkamı döndüm ve omuz silktim. "koltukta yatmak istemiyorum ben. mükemmel sırtım ağrıyor, mavi gözlerimden uyku akıyor."

"amına koyayım, senin gözlerin mavi değil ki. mavi lens takıyorsun." gözlerimi devirdim dediği ile. bu mavi gözlü olduğum gerçeğini değiştirmezdi. "en azından mavi gözüm?"

"benim yanımda yatarsın?" dediği ile şaşırıp kalmıştım. Choi Soobin odasına beni davet ediyor, bana yanımda yat diyordu. şaşırarak başımı onaylar anlamda sallayıp soobinin yanına geldim tekrar ve kucağına yattım. "hangi dağda kurt öldü? bizimkileri bile almıyorsun 13 yaşından beri odana."

"yeonjun, biz ilk beş yaşında tanıştık. annelerimiz arkadaştı. yaşıtlarımla iyi anlaşamıyordum. ama sen geldin, beni açtın, bana yeni arkadaşlar edindirdin, sana sırlarımı veriyordum, bir kere bile arkamdan vurmadın beni. sen bizimkilerden daha özelsin. sıradan biri olamadığın için seni oraya alabilirim sanırım."

"abi, sana bu gece ne oldu tam olarak? ölüyorum da benim mi haberim yok Choi Soobin? sen normalde bana sürekli küfür edip dururdun." dediğimle erkekliğime şlap diye vurduğumda kocaman bir bağırtı kopardım. içimden binbir türlü küfürü sayarken sinirle soobine bakmıştım. "ne öleceksin piç. sen kedi gibi dokuz canlısın, gebersen bir daha dirilirsin şuna bak."

soobin'in kucağından başımı kaldırıp penisimin üzerine eğildim ve inlemeye başladım o anki acıyla. "kes sesini, sikim acıyor senin yüzünden. uykudan gözlerimi de açamıyorum!" alaylı bir tonda konuştu. "kıyamam, öpeyim de geçsin." yüzümü buruşturdum ve gözlerimi kaçırdım. "beni yatağa atarsan düşünebilirim geri zekalı." sırıtışını arkam dönük olmasına rağmen hissedebiliyordum. "tamam, atla kucağıma."

"saçmalama. git beni yatağa yatır. uyuyacağım ben." ayaklanıp onun odasını gösterdim ellerimle. önüne gelen saçlarını arkaya atıp omuzunu silkti. "pekâlâ." elimden tutup beni odasına götürmesiyle rahatlamıştım. ben yoksa onun odasına girmeye asla cesaret edemezdim, beni öldürene kadar sikerdi.

odasına geldiğimde Choi Soobin'in burayı saklama nedenini ise hâlâ anlamamıştım. sorgulamamak gerek, diye düşündüm sonrasında da. "bana kıyafet vermen ger-" yüzüme atılan kıyafetlerle sinirle baktım. Choi Soobin çok kabaydı.

can we just be fuckbuddy? // yeonbinWhere stories live. Discover now