11. Euneirophrenia & Malneirophrenia

12.7K 1.2K 251
                                    

Küçük bir rica: Arkadaşlar bu hikayenin okunmasını çok istiyorum ve okurken oylayıp, yorum yaparsanız mutlu olurum. 😊
________________

• Yunanca kökenli iki sözcük: biri "Euneirophrenia", rüyalardan sonra hissedilen huzurmuş. Diğeri "malneirophrenia", kabuslardan sonraki huzursuzluk (İng.)

-

* Siz benim acılarımı, ancak benim anlattığım kadar bileceksiniz. Ben ise acıların hepsini bir bir hücrelerimde yaşayarak öğrendim. Hayal edeceksiniz neler çektiğimi, ben ise ruhumda yaşayacağım hepsini yeniden... (Ertürk Akşun - Agafya, Destek Yayınları syf: 14)

8:21 Cuma

Dünyanın adaletsizliğini izlemek istiyorsanız işlek bir caddede oturup etrafı izlemek yeterliydi. Oturun ve önünüzden geçen kalabalığı izleyin; sizin gibi oturan, dilenen, çocuk yaşta çalışan ya da akışkan modern toplumunun hızına yetişmek için telaş içinde olan insanlar, gözünüzün önüne bir tablo gibi gözükecekti. Kolay bir denklem içinde hayat sürmekteyiz. Güçlüler ve ezilenler. İki taraftan birinde yer alırsınız. Üçüncü bir seçenek yoktur ve siz ikisinden birisine aitsinizdir. Yolda geçen insanların, ayaklarını yerden kesen arabaların markalarına kadar bakın. Yıpranan yüzlere bakın.

Günümüzün kapitalist dünyasında yaşamak zordu. Özgürlüğü, demokrasiyi vaat eden modern sistem sınıflandırmaktan başka bir şey yapmayan, kalıplaşmış toplumsal cinsiyetleri belirginleştiren, kendine uyum sağlamayan bireyleri acımasızca çöp parçasına çevirirdi. Seküler bir yaşantıyla insanların özgürce yaşam süreceğini, istihdamda rahatlama gibi insanları aldatacak şeyler sunarlardı ama güç kimin elindeyse, aç gözlülüğünü ön planda tutarak, önüne çıkan her güçsüzü ezmekten çekinmezdi. Sosyolojiye, kavram setiyle değerler kazandıran Bauman, Iskarta Hayatlar kitabında bu akışkan modernite için çok güzel bir cümleye yer vermiştir: 'Modernite baskıcı ve bağlılık yaratan bir tasarım durumudur.' Kısacası durmadan kendini yenileyen, toplumu tüketici bir kültür haline getiren, daima kaostan beslenen ve hızlı değişime tabir tutulan bu tasarıma uyum sağlamazsanız ise ne olursunuz? Basit, Bauman'ın deyimiyle ıskartaya çıkarsınız. Yani bir çöp olursunuz. Çöp olmamak için ise daima çalışmak, daima modern köle olmak zorundasınız. Farklıysanız? Erkek değilseniz -ki bütün erkekler değil-, kadınsanız ya da belirlenen iki cinsiyet içerisinde yer almıyorsanız, eşcinsel, transseksüel kısacası Lgbt bireyseniz, ne olur bu modern hayatta? Hani, özgürlüğün çağı olarak bilenen modern hayatta... ezilirsiniz. Modernite demek, sınırları belli olan kalıplaşmış kurallar ile hareket eden, özgür yaşam alanı sunarak gizlice sizi itaatkar hale getiren bu sistemde farklı olanlar her zaman ezilmeye mahkûmdur demek. Sekülerliği bahane eden sistemler, ezilenleri kullanarak siyaseti, piyasayı yükseltmekten başka bir amaç gütmezler. Lgbt haklarından bahsederler, yasal olsun ya da olmasın haklarınızı koruyacağından bahsederler fakat yöneliminiz farklı olduğu için haklardan birkaç bahane ile yararlanamazsınız. Nefret edilen güruhsunuzdur. Bu gelişmiş, rengârenk hayatmış gibi gösteren sistemde, daima karanlığa mahkum, güçlülerin altında ezilen insan toplulukları olacak. Benliklerimiz bile bize ait değildi.

Peki, bu düzende nasıl yaşanacaktı? Nasıl yaşanılır ki, ezilen daima ezilendir. Çıkar ilişkisi olan bu düzende çıkarsız yaşamak zordur. Hatta Oğuz Atay, Tutunamayanlar'da, "Hayattan çıkarı olmayanların hayatı, çıkmaza sürüklenecektir." cümlesine yer vermiştir. Milyonlarca insanın içinde ezilen toplulukların hayattan tek beklentisi, yaşamak. Bu bile yeterli değildi. Çünkü güç yoksunuydu bu kişiler.

İşte onlardan biri ise bizim güzel Saye'mizdi. Küçük bedeni bu düzene ayak uyduramamıştı. Gencecik yaşında okumak yerine, yönelimi yüzünden, kalıplaşmış kurallar ile büyüten ailesi tarafından dışlanıp bedeni satılık bir ürün haline gelmişti. Bu hattan hiç ama hiç çıkarı olmayan yıpranmış beden dimdik duramıyor, mücadele edemiyor sadece yaşamak için Allah'a dua ediyordu.

Son KoridorWhere stories live. Discover now