Panik atak

1.4K 92 39
                                    

Allison İsaac ve Chris bankaya gitmişti. Kayıpların orada olduklarını düşüyorlardı. Çünkü Jennifer orada Deaton'u öldürmeye çalışmıştı ama öldürememişti.

Stiles ile ben okula gitmiştik. İsaac ve Allison'dan haber bekliyorduk. Stiles daha iyi görünüyordu ama daha iyi olmadığını biliyordum.

Merdivenden inerken Stiles birden durdu. Arkamı döndüm. Mesaj gelmişti. Telefonunu çıkardı ve mesajı okudu. Telefonuna şok içinde baktı. İyi görünmüyordu.

"Stiles?"

"Jennifer..."

Kesik kesik nefes almaya başladı.

"Allison'un babası Jennifer'ın elindeymiş. Elinde artık üç kişi var"

Eli deli gibi titriyordu. Telefonu zar zor cebine soktu.

"Hala vaktimiz var. Hala vaktimiz var değil mi?"

Diye sordu bana panikle. Nefes alışı hızlandı. Etrafa bayılacakmış gibi bakıyordu.

"Stiles. İyi misin?"

Paniğimi belli etmemeye çalıştım. Çünkü panik şu ana kadar yapabileceğim en kötü şeydi. Arkasını döndü. Sarsılarak yürüdü. Kolunu tuttum.

"Neyin var?"

Cevap vermiyordu.

"Stiles"

Bana döndü ve bayık gözlerle konuştu.

"Sanırım panik atak geçiriyorum"

Nefes alışı iyice kesik kesik olmaya başladı.

"Sakin ol Stiles tamam mı?"

Çok paniklemiştim. Çok kötü durumdaydı şu an. Onu kalabalık olmayan bir yere götürmeye çalıştım. Zar zor götürdüm. Kendini hemen yere attı.

"Bana bak Stiles"

Dedim kafasını kaldırmaya çalışarak. Kafasını ellerimle kavrayıp bana bakmasını sağladım. Ama hala nefes alamıyordu ve titriyordu.

"Nefes al Stiles"

Kafasını iki yana salladı. Kesik kesik ve zar zor konuştu.

"Yapamıyorum"

Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Düzelmiyordu. Bana bakıyordu ve nefes almaya çalışıyordu. Neden yaptığımı bilmiyorum ama onu öptüm. Hemen geri çekildim.

Şok içinde bana bakıyordu. Nefesi git gide düzeliyordu ve titremesi geçiyordu. Uzun bir süre bakıştık.

"Bunu nasıl yaptın?"

Ne dicektim şimdi. Acilen bir bahane bulmalıydım.

"Bir kez ben de panik atak geçirmiştim. Annem nefesimi tutmamı sağlamıştı. Sen de..."

Duraksadım. Sonra derin bir nefes alıp devam ettim.

"Seni öptüğünü zaman nefesini tuttun"

Stiles yavaşça geri çekildi.

"Sadece bundan mı?"

Diye sordu beklentiyle. Hayır diyemedim. Onu sevdiğimi söyleyemedim.

"Evet..."

Üzülmüştü. Neden dememiştim ki. Salak kafam. Dilim kopsaydı da böyle demeseydim. Konuyu dağıtmaya çalıştım.

"Sen... daha iyi misin?"

Sadece kafasını salladı. Bir şey dememesi gerçekten kırıldığı anlamına geliyordu. Sevgi zayıflıktı. Kullanılabilirdi. Ayrıca geleceğim de belli değildi. Ölür müydüm? Kalır mıydım? Kendi evrenime geri döner miydim? Daha doğrusu dönebilir miydim? Hiçbirinin cevabını bilmiyordum.

İkimiz de ayağa kalktık. Kimse konuşmuyordu. Aramızdaki gerginliği iliklerimde şiddetle hissediyordum. Rehberlik sınıfının önünden geçerken kapıya baktı. Fısıldadı.

"Morrell"

Birden içeri girdi. Ben de onu takip ettim. Rehberlik öğretmeni yoktu. Sonra çekmeceleri karıştırmaya başladı. Bir dosyayı çıkarırken içinden bir kağıt düştü. Onu almak için eğildim. Stiles da eğildi. Ben alacakken o almak için öne çıktı. Kağıdı kendine çevirerek aldı. O zaman fark ettim.

"Stiles. Bu ağaç değil"

"Ne?"

Şok içinde bana döndü. Kağıdı elinden aldım ve masaya koyup ters çevirdim. Bakıp bana döndü. Aynı anda konuştuk.

"Nemeton"

Teen wolf•Stiles Stilinski Where stories live. Discover now