Bana hissettirdiklerini seviyorum. Sanki herşey mümkünmüş gibi. Sanki yaşamaya değermiş gibi. -Cahit Zarifoğlu
☕
"Şükür bitti."
"Biz de bittik ama."
Konferans salonunun boşalması ile yine biz bize kalmıştık.
(Aklıma Fatih Terim'in tweet'i geldi. Nasıl bir fanatiğim Allah'ım ben zmdkxnösjxmd)
"Ay çok güzel oldu bence." Bu kız bu enerjiyi nerden buluyordu? "Özge bir otur Allah aşkına. Tamam mükemmeldi ama bize de acı." İlk defa haklıydı, Mete.
"Evet, hepinize teşekkür ederim. Mükemmel bir program oldu. Her ne kadar sunucu olayında kısa süreli talihsizlik yaşasak da Atakan sağolsun, halletti." Atakan'a imalı bakışlar atarken Atakan sırıttı. Bunlar bir şeyler karıştırıyorlardı.
"Helen, bunları fakültenin deposuna götürebilir misin? Diğerleri gidebilir artık. Dağılın." Ben hocanın elindeki poşetleri alırken Kerem yakınmaya başladı.
"Hocam ne zaman sizden güle güle, görüşürüz, Allah'a emanet, diye veda cümleleri duyabileceğiz. Kovuluyormuş gibi hissediyorum kendimi." Hiç dikkat etmemiştim ama gerçekten öyleydi.
"Kovulduğun içindir Keremciğim." Daha fazla onları dinlemeden elimdekilerle aşağı indim.
Depoya girerken gördüğüm karanlıkla ürperdim. Karanlıktan çok korkmazdım ama burası zifiri karanlıktı.
Telefonumun el fenerini açıp ileri doğru tuttum. Hemen bırakıp çıkmam lazımdı. Gözüme kestirdiğim kolinin üzerine hepsini yerleştirip hızlıca arkamı döndüm.
Önce gözlerim irice açıldı. Çığlık atmamak için kendimi tutmaya çalışmak aklıma bile gelmeden olan gücümle çığlık attım.
Başımı ayaklarıma indirdim.
Yılan!
Karanlıkta gördüğüm parlak, pullu ve fazlasıyla uzun deri ile elim ayağım boşaldı. Hareket etmeden sadece ayaklarımın arasından geçen yılana bakıyordum.
"Helen!"
"Abi yılan var!"
"Helen'in yılana fobisi var."
"Hay böyle işin..."
"Alya, dışarı çıkarın Helen'i!" belimden tutulup hafifçe kaldırılmamla dışarı sürüklendim. Midemin kasıldığını hissederken yüzüm yanıyordu.
Dışarı çıkıp bir banka oturttular. Burnuma dolan temiz havayla biraz daha kendime gelirken hâlâ vücudumun titremesini durduramıyordum.
Yaklaşık on dakika sonra yanımıza Atakan, Ali gelmişti. Emre biraz ilerde bir koli götürüyordu. Yılanı koymuşlardı galiba.
Önüme eğilen bedenle gözlerim Emre'den oraya döndü. "Güzelim, iyi misin?" Endişeli sesi kulağıma çalınırken herkesin içinde sorması biraz utandırmıştı.
"Abi, deniz kenarına falan mı gitsek? Zaten canımız sıkılıyor." Başını sallayıp ayağa kalktı.
Kalkacağım sıra ismimin bir kez daha zikredilmesiyle karşıma baktım.
Oğuz!
Gözlerim Atakan'a kaydı. Dümdüz ifadeyle ne yapacağını bekliyordu sanırım. Anlamamıştım. Oğuz, yanıma gelip kollarını bana uzatırken gözlerim büyüdü.
Şimdi ayvayı yedik!
İstemsiz kendimi geri çekerken aramıza bir kol girip çok da yavaş olmayacak şekilde Oğuz'u itti.
"Yavaş!" Dişlerinin arasında tısladı. "Sana noluyor birader. Çekil şurdan." Atakan'ın kolunu itti. Gözlerimi kapattım. Olacaklardan korkmuyor değildim. Tekrar bana dönmeye çalıştı.
Çalıştı diyorum çünkü dönemeden yakalarını toplayan Atakan'la burun buruna geldiler.
Bir an gülesim gelmişti. Bu kavga anlarında gülmek isteyen tek ben olamam değil mi?
"Atakan, kardeşim uğraşma hadi gidin siz." Bu Ali olmasa n'olurdu, bilmiyordum. Her yerde ortamı sakinleştiren, fikir veren bir yapısı vardı. Abi gibiydi...
Yaklaşıp kulağına bir şeyler daha fısıldadı.
Ama ayıp değil mi, milletin içinde kulaktan kulağa konuşulmaz!
Oğuz'un yakalarını iterek bırakırken kardeşine ufak bir baş hareketi yaptı. Alya, bizi alıp arabaya götürürken aklım hâlâ arkadaydı. Napıyorlardı acaba?
İyice meraklı Melehat'a döndün be!
Biz bindikten kısa bir süre sonra Atakan gelmişti. Aynadan bana bakıp yan tarafında kalan bölmeden su şişesi çıkarıp bana uzattı.
Düşünceli çocuk!
Çok değil yarım saat sonunda gelmiştik, deniz kenarına.
"Iııı benim canım çikolata çekti. Aslı gel biz bir çikolata alalım gelelim." Göz devirdim. Bu nasıl bahane Allah aşkına? İkisi uzaklaşırken sesimi çıkarmadım.
Dizlerimin ağrısıyla yanımızdaki banka oturdum. Sol tarafıma da o oturmuştu. Uzun süreli sessizlikten sonra içine derince bir nefes çekti.
"Anonim, bendim." Gözlerimi karşıdaki mavilere dikip gülümsedim.
"Biliyorum." İkimiz de denize bakıyorduk.
"Bildiğini biliyorum. Sadece benden de duy istedim." Öne eğilip dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini çenesine yasladı.
O sıra da sağ tarafımdan esen rüzgarla elim istemsiz şalıma gitti.
Gülümserken İlhan Berk'in satırları döküldü dudaklarından.
"Rüzgar yine kokunu getirdi. Anlayacağın yine canım burnumda."
☕
Atakan'ım Yiğidim anneme senin gibi damat bana senin gibi koca lazım.
O değil de benim elimde son 3 bölüm kaldı deli gibi bölüm atıyorum neden diye sorsanız cevap yok ödkmdld
🙂🔫
Yine gidiyorum, gittim.
Rabbime emanetsiniz güzellerim 🖤

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahve | Texting
Short StoryBilinmeyen Numara: Wuhan'dan Muş'a kadar gelen korona, Bilinmeyen Numara: 578. Bölüme kadar gelen Arka Sokaklar Bilinmeyen Numara: 2020'nin eziyetinden sonra gelen 2021, Bilinmeyen Numara: Asla okumam diyen ama şu an üniversite 5'e kadar gelen ben...