üç

278 30 27
                                    

"bağırma," dedim fısıldayarak. sabahın 6'sında Junmyeon'un sıcak göğsünde değil de soğuk banyo fayansları arasında olma nedenim meraklı arkadaşlarım yüzündendi. sesim duyulmasın diye duşakabinin içine girmiştim ve fısıldayarak konuşuyordum. "anlattım her şeyi. bu kadar. kapatıyorum."

"bekle!" diye bağırdı Seulgi. "dünkü kıyafetlerinle misin?"

"hayır. onun pijamalarını giyiyorum."

"şimdi sana pijamalarını çıkar ve onun gömleklerinden birisini giy desem, aldırmazsın değil mi?" Seulgi o kadar hızlı ve heyecanla konuşuyordu ki bir an Junmyeon'un evindeki kişi ben değil o sandım.

"sütun gibi bembeyaz bacakların var, giy gömleği de adamın gözleri bacak görsün." diye araya girdi Baekhyun.

"unutun bunu," diye fısıldadım sinirle. bağırabilmeyi çok isterdim.

"kahvaltı hazırla bari." dedi Joohyun. ondan beklemezdim.

"sende mi Joohyun?"

"aç bırakma kocanı!" gülüşmeler eşliğinde aramayı sonlandırmışlardı. evlilik işleri biter bitmez arkadaşlıklarımı sorgulayacaktım.

odaya geri döndüğümde Junmyeon hala uyuyordu. üst vücudu çıplaktı, benim yastığıma sıkı sıkı sarılıyordu. kol kaslarından alamadım gözlerimi. sırtı bile kaslıydı. istemsizce yumuşak karnıma dokunup somurttum.

tüm gün pijamalarla durmak istemediğimden duvara gömülü olan dolabı açıp kendime uygun bir şeyler aramaya başladım. beyaz, siyah ve mavi gömlekler özenle ütülenmiş bir şekilde asılıydı. siyah gömleklerden birisini elime aldığım gibi tekrar yerine astım. arkadaşlarıma uymayacaktım.

sonunda uygun bir eşofman ve tişört bulup giyinmiştim, uyku tutmadığı için kahvaltı hazırlıyordum. saat cidden çok erkendi ama ben uyumuyorsam o da uyuyamazdı.

masayı son kez kontrol edip yatak odasına geri döndüm. şu an gerçekten evli çiftler gibi hissediyordum. Junmyeon ile evlenince böyle olmayacağımıza emindim. medyaya mutlu çift rolünü oynarken bambaşka hayatlarımız olacaktı belki de.

"Junmyeon," kaslı kolunu dürttüm yavaşça. düşündüğümden daha sertti.

"hm?"

"kahvaltı hazırladım."

"hmmm." yatakta sırt üstü dönüp gözlerini açtı. şimdi kaslı göğsü gözlerim önündeydi. sırtından çok, çok daha iyiydi. gerilen kaslarına bakarken yutkunmadan edememiştim. "evliliğe önceden hazırlık ha? saat kaç?"

gözlerimi devirip oturduğum yataktan kalktım. "altı buçuk falandır,"

"altı buçuk? dersin öğleden sonra sanıyordum."

"ders saatlerimi mi biliyorsun?"

"akşam baktım."

başımı salladım anladım dercesine. akşam dahi olsa ders programıma ulaşıp, bakması içten içe mutlu olmamı sağlamıştı. "mutfakta bekliyorum."

beklediğim gibi bir kahvaltı değildi. ben telefonumun uygulamaları arasında gezerken o önündeki tablete odaklıydı. meşgul olduğunu anlıyordum ama baş başa kahvaltı yaparken benimle sohbet etsin isterdim. tam bir aptaldım. anlaşmalı evlilik yaptığım adamdan bana ilgi göstermesini isteyecek kadar aptaldım hem de.

kahvaltıdan sonra mutfağı birlikte topladık, birer bardak kahve içtik —bu sefer şanslıydım çünkü sohbet ettik ve birbirimizi tanımaya çalıştık.

Junmyeon beni okula bırakmak istedi. okula gitmeden önce eve uğramam, duş alıp üstümü değiştirmem ve çantamı almam gerekiyordu. bunu ona söyleyince "önce evine, sonra okula gideriz," dedi. başta güzel bir fikir gibi gelse de evde birbirinden manyak üç arkadaşım vardı.

call me :: hunho ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin