2.Bölüm 🍂

1.6K 167 97
                                    

"Alaz! Hadi oğlum uyan artık." dedi orta yaşlı adam. Alaz, yatağından kalkmak istemiyordu hiç. Neden kalkmak zorundaydı ki?

"Baba kalkmak istemiyorum." dedi uyuşukca. Babası uyandırmaya kararlıydı.

"Sayın Avukat Kürşat Alaz Atasay, bugün ilk duruşmanız var. Unuttunuz galiba." demesiyle yerinden fırladı. Adam gülerek salona geçti. Duvarda asılı duran büyük çerçevedeki fotoğrafta gülen kadına bakarak konuştu. "Oğluna çok iyi baktım Mevsim. Sözümü tuttum. Bizim gibi avukat oldu o da." dedi. "Gerçi ben şu an hakimlik yapıyorum... Ona senden çok bahsettim ama Samet'i bilmiyor. Beni babası olarak biliyor. Bir türlü anlatamadım ona gerçeği." dediği sırada Kürşat seslenerek salona geldi.

"Ben hazırım baba." dedi ve babasını yani Turgan'ı, Mevsim'in fotoğrafının önünde gördü yine. Babasının aşkına hayrandı. Yıllar geçmesine rağmen annesine olan aşkına büyük saygı ve hayranlık duyuyordu. "Yine annemle mi konuşuyorsun?" diye sordu gülümseyerek. Turgan başını salladı ağır ağır.

"Evet. Senin ilk duruşmana neredeyse geç kalacağını anlatıyordum." dedi o da gülümseyerek.

"Aaa baba olmaz ama böyle! Sonra annem beni çok uykucu, tembel sanacak. Akşam arkadaşlarla dışarıdaydık biliyorsun. O yüzden böyle oldu." dedi çocuk gibi mızmızlanarak.

"Sen dünyanın en iyi çocuğusun. Annen de biliyor bunu." dedi Turgan. Konu ne zaman Mevsim'den açılsa burnunun direği sızlıyordu. "Hadi bakalım. Çıkalım artık. Yoksa ikimizde geç kalacağız. Biliyorsun, senin duruşmanın hakimi benim." dedi oğluna, evden çıkarlarken. Alaz, sırıtarak baktı babasına.

"İşim daha kolay desene." dedi gülerek. Arabaya binerken cevap verdi Turgan.

"Hadi bakalım eşek sıpası. Gidelim de görelim bakalım avukatlığını." dedi ve kemerini taktı. "Umarım şoförlüğün kadar iyidir o da?" diyerek devam etti.

"Ayıpsın baba." dedi ve gaza bastı Alaz. Turgan oğluna gülerek baktıktan sonra yine hüzünlendi aklına düşen anılarla...

...

18 Ağustos 1995
Turgan, gözlerini açtığında akşam olmak üzereydi. Saatine baktığında neredeyse bir saat uyuduğunu farketti. Mevsim hala uyuyordu göğsünde. Ya da o öyle sanıyordu. Yumuşak bir sesle, uyandırmaya çalıştı Mevsim'i.

"Mevsim... Mevsim hadi uyan." dedi fazla yüksek olmayan bir sesle. Elini Mevsim'in yüzüne çıkardığında, teninin buz gibi soğuk olduğunu fark etti. Mevsim'i yatağa bırakıp, hızla kalktı yerinden. Korkuyla, Mevsim'e baktığında, yüzünün renginin de solmuş olduğunu fark etti. Mevsim, onun göğsünde sonsuz uykuya dalmıştı ve son sözü, 'Seni Seviyorum' olmuştu.

Bir süre dondu kaldı. Hiçbirşey yapamıyordu. Ne yapacağını da bilemedi. Yatağın yanına, yere çöktü. Mevsim'in buz gibi elini tuttu ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı, yağmur gibi. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. O sırada hemşire geldi ve Turgan'ı ağlarken görünce, yanına gitti hızlıca.

"Beyefendi kalkın lütfen." dedi ve kaldırmaya çalıştı Turgan'ı. Turgan, onu duymuyordu bile. Sadece ağlıyordu. İlk ve tek aşkını kaybetmişti neticede. Hemşire bıraktı ve doktoru çağırmak için çıktı odadan. Bir süre sonra iki doktor ve bir hemşire daha geldi. Turgan'ı, güçlükle kendine getirdiler. Beyaz örtüyü Mevsim'in yüzüne kadar çekip odadan götürdüler, Turgan'ın gözyaşları arasında...

Turgan'a çok üzülüyorum...

Yorumlarınızı bekliyorum..

EMANET (BxB)Where stories live. Discover now