II

1.3K 100 115
                                    

Saat çok geç olmuştu. Uyku iyice bastırsa da beni uyanık tutmak için sorular soruyorlardı.

"Hey Natsuo-san kaç yaşındasın?"

Chuuya-san söze girdi;

"17 yada 18 falan olmalı."

"Aslında bende bilmiyorum."

İkisi de şaşkınlıkla bana döndü.

"Yani bilmiyorum derken emin değilim. 17 yada 18 falanım Chuuya-san'ın dediği gibi. Bayağıdır doğum günü kutlamıyorum ve doğduğum yılı hatırlayacak kadar bana değer verilmiyordu."

"Nasıl ya?"

İkisi de daha da şaşırmıştı. Yavaşça gülümseyip anlatmaya başladım.

"Ailem beni çok umursamazdı hatta gerçek ailem bile değildi. Onlar bile doğduğum yıldan emin değildi. Bu yüzden sadece doğduğum ay ve günü biliyorum. Bu sene 17 yada 18 yaşındasın falan deyip geçiştirdiler doğum günümde. Ordan biliyorum yani."

İkisi de hala biraz garipsiyordu ama aldırmadılar.

"Şey... Siz kaç yaşındasınız acaba?"

"İkimiz de 21."

"O bayağı büyükmüşsünüz.'

Chuuya-san' böbürlenerek cevap verdi:

"Hehe! Biliyorum."

"Sizin yeteneğiniz ne peki?"

"Ben yer çekimini kontrol edebilirim. O yüzden silah kullanmama pek gerek yok. Tam halinde ise yıkım gücü artıyor falan. Bazen kontrolden çıkıyor tabi. Yine de Dazai olmadan tam halini kullanamam. Dazai ise tek dokunuşla bütün yetenekleri etkisiz kılabilir."

"İkisi de çok havalı. Benimki gibi kötü değilmiş."

"Seninki ne de böyle konuşuyorsun ki?"

"Ben bi tanrıçanın yapabileceği çoğu şeyi yapabilirim. Mesela vücudumdaki enerjiye şekil verip kanat falan yapabilirim. Yada kendimi onunla kaplayıp fiziksel yeteneğimi arttırırım. Onun yanı sıra enerjimi sanki bir kullanıp nesneleri hareket ettirebilirim ve şuan yeteneğimden bağımsız olarak etrafımızdaki bütün ruhları görebiliyorum. Sanırım tanrıçamsı bişey olmanın getirisi bende emin değilim. Az önce de onlarla konuşuyordum."

Osamu-san araya girdi:

"Chuuya seni deli zannetmişti..."

"Duydum... Neyse ben yine çok gevezelik yaptım."

"Hey sorun değil..."

Yol boyunca konuşmaya devam ettik. Sonunda uzun bir binanın girişindeydik. Binadaki herkes takım elbise ile geziyordu. Hafifçe Osamu-san'a yaklaştım. Herkes beni öldürecek gibi bakıyordu. Delici bakışları ardımızda bırakıp Asansöre bindik. Chuuya-san en üst katı tuşladı ve yukarı çıktık. Burada herşey camdandı ve şehirin her ışığı çok güzel görünüyordu. Bu manzara için herşeyimi verebilirdim. Derken bir odaya girdik.

"Hey Mori~~ Bak sana ne getirdim."

"Dazai işim var sana kaç defa beni rahatsız etme diyeceği-"

Uzun boylu ince saçlı bir adam bize döndü. Yanında da sarışın tatlı bir kız vardı. Kız benden korkmuş gibiydi geri çekildi. Korkması normal... Saçı başı dağınık gözlerinin altı mosmor bi kız vardı karşısında. Ben olsam bende korkardım. Adam boğazını temizleyip lafa girdi:

"Kim bu?"

"Sokak kedisi."

Adam gülümseyip bana döndü

"Kaç yaşındasın sen?"

"O-on yedi yada on sekiz efendim."

"Hmm... Keşke daha küçük olsaydın. Neyse yeteneğin ne ne işimize yarayacaksın?"

"Göstereyim mi anlatayım mı?"

Adam iddialı olduğumu düşünmüş olmalı ki arkasına yaslandı.

"Göster bakalım."

Yavaşça gözlerimi kapattım. Vücudumdaki enerji akışını düzenleyip dışarı yansıttığımdan emin olunca gözlerimi açtım. Kanatlarımı da halledip hafif yükseldim. Şaşırmışlardı.

"İşte bu."

Chuuya-san bağırdı.

"Oha bayağı iyi lan bu! Bize anlattığın gibi değildi!"

Hafifçe gülümsedim. Küçük kızın bana bakış açısı değişmişti.

"Cidden benim iyi olduğumu düşünüyor musunuz artık minik hanım?"

"Hey sen-! Nerden anladın bunu!"

"Hehe~ Bak şimdi sana bişey yapayım."

Yanımdaki aynaya dönüp yavaşça elimle birlikte yukarı kaldırdım ve kızın önünde koydum. Yanımdakilerden yerdeki saç bandını kıza takmalarını rica ettim. Kız aynada kendine bakarken bir anda saç bandının takılması ile korktu.

"Hey korkmana gerek yok. Onlar kibarlar."

Kız gülümsedi. Beni bayağı sevmişti. Koltuğunda oturan adam boğazını temizleyip konuştu.

"Başka nelerin var?"

"Biraz daha geliştirirsem insanları da kontrol edebileceğim. Onun dışında kendimi fiziksel gücümü de arttırabilirim."

"Anladım... İşimize yararsın. O zaman aramıza katılmadan onur duyarız..."

"Natsuo... Natsuo Kirio."

"Natsuo-chan. Her neyse. Şimdilik kızı Ozaki'nin yanına götürün. Bulamazsanız 65 nolu daireye götürün. Orada hazır kıyafetler var. Sonra geri gelin."

Ozaki aslında erkek ismi gibi duruyordu. Endişelensem de sesimi çıkarmadım. Dazai-san ile odadan çıktıktan sonra Chuuya-san'a ona ihtiyacımız olmadığını işi varsa halletmesini söyledi. Böylelikle ikimiz kaldık.

"Dazai-san Ozaki-san kadın mı acaba?"

"Evet kadın yani endişelenecek bişey yok. O kadını pek sevmem ama..."

Üst katlarda kalan bir dairenin ziline bastı ama açan yoktu. Bir kaç kere daha bastı ve kimse açmadı.

"Seni dairene götüreyim. Burada değil gibi."

Başımı sallayıp onayladım. Daireye girdik ve Dazai-san dışarı çıkmak yerine koltuğa oturdu.

"Şey işin yok mu? Ben kendim giderdim."

"Sana göz kulak olmam lazım. Hadi banyo yap da gidelim."

Banyoya girdim. Üstümdekileri çıkarıp suyun altına girdim ve bu hayatımdaki en büyük hataydı. Suyu yanlışlıkla çok sıcak yapmıştım ve soğuktan ötürü omzumun yandığını sonradan farkettim. Bir anda hissettiğim acı ile büyük çığlık atmamın üzerine Dazai-san kapıya vurmaya başladı.

"HEY KİRİO İYİ MİSİN?"

Beni Sen Buldun. ||•Dazai X Reader•Where stories live. Discover now