Bölüm 11

340 45 46
                                    

Özdemir Erdoğan/ Canım senle olmak istiyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Özdemir Erdoğan/ Canım senle olmak istiyor


"Kerem,çocuğum al şu lokumu. Dağıt konu komşuya."

Hava o kadar bunaltıcıydı ki dükkanın önüne renkli sandalyelerden ikisini çekerek kapının önüne oturmuştuk bugün. Yoldan geçen gidenlere baktığımız durağan saatlerdeydik. O sırada karşı apartmanın penceresinden bir teyze bağırdı. Diğerlerine göre biraz daha eski bir binaydı ya da solmuş sarı renginden dolayı bana öyle gelmişti. Teyze başındaki yazmayı düzeltirken bir yandanda camdan sarkıttığı sepetle aşağıya bir şey indirmeye çalışıyordu.

Top oynayan çocuk kendisine seslenildiğini anlayınca koştura koştura binanın önüne gitti. 10 yaşında ya vardı ya yoktu. Bütün gün sokakta oynamanın etkisiyle iyice yanmıştı. Yanımdaki sandalyede oturan Bora "Hayır mı Makbule Teyze?" Diye sordu kafasını kaldırmış pencereden sarkan teyzeye bakarak. Çünkü böyle şeyler hayırlı habere olduğu kadar ölüm haberi ya da taziye için de dağıtılırdı ruhuna değsin diye. Ben de merak etmiştim her ne kadar tanımasam da.

"Hayır hayır. Biliyorsun dört gün sonra düğünümüz var Mehmet. Tek oğlum evleniyor,içimden geldi. Geliyorsunuz değil mi düğüne?"

Bora güldü. "Ayıp ediyorsun Makbule Teyze,tabii geleceğim. Yardım ihtiyaç olursa haberim olsun."

"Ay yok oğlum,sağ olsunlar Furkan'ın arkadaşları çok yardımcı oluyorlar getir götür işlerine."

Kulağım her ne kadar onlarda olsa da gözlerim sepetteki lokumu almış,ilk iş bir tanesini kendi ağzına atarak sonra dükkanlara dağıtmaya başlayan çocuktaydı. Hoplaya zıplaya yanımıza geliyordu. Yukarıdan Mahbule Teyze "Kerem koşmasana çocuğum dökeceksin lokumları." Diye azarladı onu.

"Ben büyüdüm artık ,düşmüyorum hiç." Diyen Kerem küçücük boyuyla büyüdüğünü iddia edince kendimi tutamayıp güldüm. Ne kadar büyüdüğünü söylese de tam tersi küçük adımlarıyla yanıma ulaştı. Önümde durup "Lokum alır mısın?" Diye sordu. Güllü lokumlardan bir tanesini alarak ısırdım. Diğer elimle de Kerem'in saçlarını okşayarak teşekkür etmiştim.

O arkasını dönmüş Mahbule Teyze'nin bağırışlarına inat zıplaya zıplaya ilerlerken gözlerim çocuğun ilerleyişini izleyen Bora'ya takıldı. Bugün bir durgundu. Nedenini anlamamıştım ama çoğu zaman yeşil gözüken ela gözleri uzaklara dalıp gidiyordu.

"Neden üzgünsün?" Diye sordum. Ne düşünüyorsa öyle dalmış olmalıydı ki sorumla irkildi. Omuzlarını geriye gitmesinden anlamıştım bunu. Sonra gözleri yavaşça boş sokaktan çekilip bana değdi.

"Aklıma birkaç anı geldi bir anda."

Kısa,geçiştirilmek için verilen bir cevap gibiydi. Devamını getirmesini bekledim ama sustu.

"Kötü anılar mı?"

Yüzüne buruk bir tebessüm oturdu. Ardından omuz silkerek "Dosteyevski'nin
İnsancıklar'ını okumuş muydun?" Diye sordu ama cevap vermemi beklemeden "Orada şöyle bir cümle geçer. Anıların güzel olanları da kederli olanları da insanı hep hüzünlendirir." Diye tamamladı cümlesini.

Toz Pembe YalanlarWhere stories live. Discover now