BÖLÜM ☆ 31

1.7K 153 141
                                    

Selamlaaaar❤️ Bence eğlenceli bir bölüm oldu, keyif alarak okursunuz umarım. Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı da unutmayın lütfen. 🐥

Acı dolu bir frenle duran arabadan kendini ışık hızıyla atan Eliz, kenardaki çalılıklara doğru koşarken karnını tutuyordu. Birkaç öğürmesine rağmen arabaya kusmadığı için şansı sayılırdık çünkü bir de vicdan azabıyla oturup Yiğit'in babasının arabasını temizlemek istemiyordum.

Her ne kadar bir kısmımız taksiyle gittiği için artık arabada sıkış tepiş olmasak da ferah bir nefes alabilmek adına arabadan indim. Araba farının aydınlatmadığı karanlıkta eğilerek kusan Eliz'in yanına yürürken adımlarım telaşlı değildi.

"Ciğerini kustun ama yeter," diyerek yanına vardığımda kendime engel olamayarak yüzümü buruşturdum ama salık saçlarına hâkim olmaya çalışan ellerine yardımcı olup saçlarını havada topladım. Bir kere daha öğürüp midesindeki ne var ne yok kustu ve devamı gelecekmiş gibi birkaç saniye bekledi.

"O kıvır çocuk bu kadar kusmama değmezdi var ya," dediğinde sesi çatallıydı. Gürültülü bir iç çekerek doğruldu ve saçlarını elimden kurtardı. "Sağ ol aşkım."

Çalılar arasına birkaç kere tükürmeye başladığında rica etmiş ve onu yalnız bırakarak herkesin içinden indiği arabaya yürümeye başlamıştım. Eliz'in peşimden gelen adımlarını duyabiliyordum.

"İyi misin?" Seray'ın merakla sorduğu soru karşısında Eliz'in güldüğünü işittim.

"Taş gibiyim."

"Eliz yüzünden bu geceyi asla unutmayacağım ama doksan yaşında falan bir ihtimal unutmama karşı bu geceyi unutulmaz kılacak bir şey var," dedi Selin, ellerini iki yana açıp ciddi bir haber veriyormuşçasına.

"Ne diye sormaya korktum."

Selin, Seray'a karşı işaret parmağını kaldırdı. "Yol kenarında dans edeceğiz."

"Oldu, biz kalkalım artık." Kalçasını arabanın ön yolcu kapısına yaslamış Yiğit'e ilerledim ve koluna girdim. "Siz istiyorsanız dans edin, bizim Yiğit'le ufak bir işimiz var, nasipte varsa sizi almaya geliriz artık." Yiğit'in kulağına uzandım. "Hemen buradan fırlıyoruz."

Yiğit boğazından yükselen erkeksi bir kıkırtı bıraktığında dumura uğradığımı hissettim ve yutkunarak gözlerimi ondan aldım. Gelirken arabadan şarkı açmak için telefonunu bağlamış olan Selin, dans edilebilecek bir şarkı arıyor gibiydi.

Selin'in fikrini dünyanın en normal teklifiymiş gibi kabul eden Eliz, arka koltuktan arabaya girip hoparlörün sesini açarken Selin birden, "DJ Süleyman!" diye bağırdı. İsim tanıdık değildi ama gittikçe yükselen ritim kulaklarımın aşina olduğu bir müziğe aitti. Selin ve Seray ritme ayak uydurup dans etmeye başladıklarında Eliz neredeyse kendini fırlatarak arabadan çıktı, kızların arasına karışıp sallanmaya koyuldu.

"Çok utanıyorum," diye mırıldandığımda Yiğit'in gözleri bana döndü. Arabaların geçmeye devam ettiği yolun karanlık kenarında dans eden arkadaşlarıma rağmen, o hiç de utanıyor gibi değildi. "Kendime engel olamıyorum Yiğit, ben de dans edeceğim."

Onun yanından ayrılıp kızların arasına girdiğimde arkamdan Yiğit'in attığı şen kahkahaları işitebiliyordum. Ellerimi havaya kaldırdım, ritme kendimi kaptırarak sallanmaya ve kafamı hareket ettirmeye başladım. Utandığım şey tam olarak buydu, bu şarkıyla bile dans edebilecek kapasitede olmam...

AYRILIK SENDROMUWhere stories live. Discover now