3. HAFIZA

801 91 29
                                    


Keyifli okumalar! :)

"Bana asla yalan söylemeyeceksin." dedi, karşımda kahve gözleriyle sert bakan adam. Kusura bakma James, ben buraya koca yalanlarla geldim. Öyle bir kandıracağım ki sizi; her biriniz yaşattıklarınızın, çektirdiklerinizin bedelini ödeyeceksiniz. Ne kadar iğrenç ve kötü insanlar olduğunuzu haykıracaksınız, herkes duyacak. Sesiniz dünyanın dört bir yanından duyulacak. Sizden korkanlar karşınıza çıkıp haddinizi bildirecek. Ezdikleriniz yücelip sizden hesap sormaya gelecek.

İşte o zaman dünyanın en mutlu insanı ben olacağım. Acizliğinizi görünce hayatımın en zengin anlarını yaşayacağım. Tanrıya şükredecek, ilahine sarılacağım.

Masum ifademi takındım, bundan sonra oldukça sakin kalmaya çalışacaktım. Henüz James'in canını sıkmak istemezdim... Gözlerimi gözlerine diktim. "Yalan söylemem için bir şeyler bilmem gerekir. Şu anda adımdan başka bir şey hatırlamıyorum." Gözlerinin içine masum masum bakmaya devam ettim.

"Sizin de yalnızca adınızı biliyorum. Bana kim olduğunuzu söyleyin. Ne işim var burada?"

"Öğreneceksin," dedi. Ceyda gibi yatağıma oturup kollarını göğsünde bağladı. "Doktorlar bana durumunu anlattı. Geçmişle ilgili zamanla hatırlayacağın şeyler olacak ve şimdi yanılmıyorsam çocukluğunu hatırlıyorsundur."

Başımı aşağı yukarı sallayarak tepkisiz kalmaya devam ettim.

"Geçmişinden hatırladığın en küçük şeyi bile bana söyleyeceksin. Herkesten önce benim haberim olacak. Anlaşıldı mı?"

Emir verir şekilde konuşması canımı sıkmış olsada belli etmeden tekrar başımı onaylar şekilde salladım.

Anlatacağım tabii ki James. Nasıl iğrenç bir insan olduğunu anlatacağım ve göreceksin. Kendinle yüzleşeceksin. Kendinden nefret edeceksin...

"İstersem anlatırım, sadece ben istersem..." Başımı yastığa daha çok gömdüm. Dakikalardır fazla dik durduğumdan, aynı zamanda kendimi kastığımdan dolayı boynum sızlıyordu.

"Şimdi benim nerden geldiğimi ve sizin kim olduğunuzu öğrenmek istiyorum." Sesim olması gerekenden sert çıkmıştı.

James kaşlarını çatıp, yüzünü bana doğru yaklaştırdı. Yüzüme çok yakın mesafeden baktığında bir de mide bulantısı ile uğraşacağımı düşündüm. Bu adamın bana bu kadar yaklaşmasına katlanamıyordum. Alışmalı mıydım?

Hayır!

"Her şeyi anlatacağım küçüğüm ama bugün değil. Sadece İstanbul'da olduğumuzu bil."

İstanbul mu? James İstanbul'da mı yaşıyordu? Nasıl olabilir?

Ah! Ceyda'nın varlığından anlamam gerekiyordu!

"İyice dinlenmen lazım. Yarın bilmen gereken her şeyi öğreneceksin" Ayaklanmadan önce kulağıma yaklaşıp, "Benim yanımda güvendesin." sözcüklerini fısıldadı. Tenime değen nefesi yüzünden ürpermeme engel olamadım.

Odadan çıktığında derin bir nefes alarak gözlerimi karşımda asılı duran duvar saatine çevirdim.

21:41

Planladığımız oyun çoktan başlamıştı.

İçinde bulunduğum çukurun beni derine indirmesini izin vermeyecektim. Oyunun kazananı ben olacaktım.

"Seni yeneceğim James." diyerek uykuya teslim ettim yorgun bedenimi.

*

Birden fazla insanın ağlayış sesleri kulaklarıma dolunca başımın şiddetle döndüğünü hissettim. Ruhum bedenimden ayrılırcasına yumuşak bulutların arasından geçerek bana acı vermesini sağlıyordu. Zararsız bir bulutun canımı bu denli acıtması normal miydi? Neden bu kadar kanıyordum? Bulutlardan akan kanlar benden mi kaynaklanıyordu?
Neydi bu hissettiğim şey, kimdi bunu isteyen?

LÜMME (Kitap Oldu!)Where stories live. Discover now