5.Bölüm "Yaşamın Kızıl Gölgesi"

309 27 3
                                    

Bin parçaya bölünmüş birini asla toparlayamazdınız

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bin parçaya bölünmüş birini asla toparlayamazdınız. Her düştüğün de tek başına kalkan birine elinizi uzatıp kurtarma numarası yapamazsınız. Çünkü inanmaz, kanmaz yalanlarınıza. Çünkü o alışmıştır. En baştan başlamaya, kendi kırıklarını toplamaya, tek başına yeniden yeniden ayağa kalkmaya. Bacaklarımı koltuğun kenarından aşağıya sarkıtarak sigaramı içiyordum. Arkın bugün eve geldiğim de yine yoktu. Alıştığım durumdan farklı olunca hafif farklı gelmişti ama olsun beklerdim. Saçlarım ensemdeydi ve toplayamıyordum o yüzden iki tutam alıp arkamdan sabitlemiştim. Tırnaklarıma ne zaman sürdüğümü unuttuğum siyah ojelerim vardı, yarısı çıkmıştı ama görüntüsü beni rahatsız etmedi. Dizlerimde morluklar vardı. O da beni rahatsız etmedi. Kaçıncı sigaramı içtiğimi hatırlamıyordum ama artık boğazım yanmaya başladığında söndürerek ayağa kalktım. Oda bir an bana soğuk geldi. Arkın'sız bir yer tuhaf geldi. Onsuz her şey tuhaftı zaten. Onlayken de tuhaftı. Onu hatırlamak bile beni gülümsetmişti. Tuhaflıklarını sevdiğim adam.

Belki gelmiştir diye kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı umutsuzca açtım ama sadece haftalardır görmediğim kediyi buldum.

"Sen nerelerdeydin Sosis!" diye bağırdım. Kedi bana mırlayarak içeriye girdi. Yeniden merdivenleri kontrol ederek kapıyı geri kapattım. Salona geri dönerek ceketimi aldım ve evden çıktım. Okuluma gitmeye karar verdiğim de devamsızlıktan sınıfta kalmamayı umdum. Bu sene sondu ve nereyi kazanacağımı bilmiyordum. Hayal ettiğim bir bölüm hiçbir zaman olmamıştı. Bütün zamanımı arkın için harcıyordum. Okula girdiğimde doğruca sınıfıma çıktım çünkü müdüre falan yakalanıp öğüt yemek istemiyordum. Aklı başında birisiydim ve bana ne söylenirse söylensin kendi kafama göre hareket edecektim.

Sınıfa geldiğimde Duru ve Ali'nin arkasına geçerek oturdum. Saat öğleden sonraydı ve ben bir anda çıkıp gelmiştim. Duru bana döndü hemen, "Maya ne zamandır ortalarda yoksun yine mi Arkın Bey?" dediğinde koluna vurdum, "Çok konuşmada önüne dön," dediğimde sinirden kaşlarım çatılmıştı. Ali sadece bana bakıyordu. Çantamdan bir defter çıkardığım da sayfalarını karıştırıp boş bir yer aradım. Arkın çoğu sayfasına resimler çizmişti, ders notlarım karman çormandı, en son ne zaman not tuttuğumu bile hatırlamıyorum. Hoca derse girdiğinde çevreme bakınarak sınıfta ki insanları inceledim bir süre. Daha sonra yarısı çıkmış tırnaklarımı kemirmeye başladım. Arkın'ın nerede olabileceğini düşünmeye başladım. Dışarı çıktığında nereye gidiyor olabilirdi ki?

Kalan son üç dersi de yarı uyuyarak yarı dinleyerek geçirdikten sonra okuldan koşarak çıktım ve Arkın'ın evine doğru koşmaya başladım. Deli gibi özlemiştim. Daha dün gece beraberdik ama yetmiyordu. Zaman onsuz akmak bilmiyordu. Sadece o varken huzurlu hissediyordum. Bir çift değildik, bana her zaman benden bunları bekleme imasında bulunuyordu ama olsun. Ben buna da razıydım. Sevgi sözcüklerine gerek yoktu onun yerine bana şiir okuyordu, hediyeler almasına gerek yoktu onun yerine tablolarında beni çizmesi yetiyordu. Ben her şeyi tek başıma yapmaya hazırdım. Sadece o orada olsun. Orada olsun ve bana bir şekilde varlığını hissettirsin.

Bir Şiirin AğıtıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin