*ruhunu bırak, sevgiye uzansın [son.]

104 16 3
                                    

Balo Günü

Brunie
Herkes bir arada mutlu görünüyordu. Ya da ben öyle düşünmek istiyordum.
Bütün saçma sapan girişimlere rağmen baloya David'le birlikte gelmiştik. Beni evimden almaya gelmiş, üzerime giydiğim elbiseye aşık olmuş, duygulanıp ağlamıştı hatta. Onun bazen bu kadar duygusal olması öyle hoşuma gidiyordu ki... Babasının David'e mezuniyet hediyesi olarak aldığı arabayla balonun yapılacağı yere gelmiştik. Ve... balo elbette ki okulda yapılıyordu. Okulun bahçesini yaklaşık üç haftadır temiz tutmaya çalışan Müdüre Kimberley, çöp atanların mezun olamayacağını söylemişti ve eklemişti: "Sadece son sınıflardan bahsetmiyorum." diye.

David'in çok da tecrübeli olmadığını bildiğim ama yüzüne söyleyemediğim şoförlüğü yüzünden okula ulaştığımızda midemin gövdemde ters döndüğünü hissetmiştim. Onun tecrübesizliğini şu kısımdan anlayabilirdiniz, arabayı sürdüğü süre boyunca bir eliyle direksiyonu tutup bir eliyle de elini tutmaya çalışmıştı ama o kadar heyecanlıydı ki elimi saniyelik aralıklarla tutuyor, sonra iki eliyle yeniden direksiyona abanıyordu. Arabadan indikten sonra yüzümün renk değiştirdiğini o da fark etmiş olmalıydı ki bana en sevdiğim çikolatadan yüz tane alacağını söyleyip beni neşelendirmeye çalışmış, sonra elimden tutup onunla baloya geldiğim için kendisinin dünyadaki en şanslı adam olduğunu söylemişti. Ardından el ele balonun yapıldığı "alana" doğru yürümüştük, Ryan ve benzerlerinin şaşkın bakışları arasında. Peki bu nasıl mümkün olmuştu? Yani Dave ve ben, bu baloya birlikte gelmeyi nasıl başarmıştık? Frank, müfettişin isteğine rağmen benimle baloya gitmek istememişti. Nedeni ise Ryan'ın beni yalnız bırakma çabasıydı, çocuğu tehdit etmişti. 

Bu durum David'le benim işimize gelmişti ama insanları anlamakta gerçekten zorlanıyordum. Bu kadar basit olmak onlara ağır gelmiyor muydu? Asıl üzüldüğüm, farklılığını kabullenemedikleri tek öğrenci ben değildim. Yani benim gibi ten rengi, aksanı, düşüncesi farklı olan herkese bu tip zorbalıklar yapılıyordu. Bu durum sadece benim okulum için de geçerli değildi. İnsanlar zorbalıklarını iş ve toplumsal hayatta da sonuna dek göstermekten çekinmiyorlardı.

David'le birlikte Xavier ve Lilith'in yanına gittik, onlar da baloya birlikte gelmişlerdi. Lilith beni görür görmez "Brunie... Göz kamaştırıyorsun." dedi, ne diyeceğimi bilemeden ona sarıldım. 

"Johanna deliye dönmüştü." dedi Lilith, hala kollarım ona sarılıyken. Kıkırdadım.

"Ryan ve benzerleri de öyle." dedim. 

Lilith'le birbirimizden ayrıldıktan sonra David'in telaşını fark ettim. Xavier'la birbirlerine manalı manalı bakıyorlardı. 

Onlara doğru bakıp "Neyiniz var sizin?" diye sordum. David cevap vermek yerine gülümsedi, Xavier konuştu: "Dave ve ben bugün sahneye çıkacağız, Ryan ve benzerlerinden hemen sonra. David biraz heyecanlı." dedi.

David'in gözlerine şaşkınlıkla baktım: "Bundan haberim yoktu." 

David gülümsemesini iyice genişletip bana doğru yaklaştı, elimi tutup "Kimberley programda boşluk olduğu için benden bunu özellikle rica etti, son anda gelişen bir olaydı, sana haber vermediğim özür dilerim sevgilim." dedi. 

Ona bakıp anlayışla gülümsedim. "Sorun değil Dave... Heyecanlanmana gerek de yok, biliyorsun. Sen bu işi iyi kıvırırsın." dedim. David kullandığım deyime dudağını büzerek, "Bazı deyimleri kullanman konusunda ne konuşmuştuk?" diye sordu.

Kıkırdadım. "Yapma David... Biliyorsun ki sokak sözlüğüne ihtiyacım olan anlar oluyor.." dedim.

Xavier David'i dürttü, David gözlerinde anlayamadığım bir ifadeyle bana baktı, yaklaşıp alnıma bir öpücük kondurdu. "Beni iyi izle." dedi ve Xavier'le birlikte yanımızdan ayrıldılar.

ginger | textingWhere stories live. Discover now