yirmi sekiz

2.9K 286 110
                                    

Mutfak kapısında telaşla salona doğru ilerlemek üzere olan Cansel ile çarpıştım.

"Noldu kız ne bu sesler?"

"Bir şey yok ya, abin yandı birazcık sadece." dedim gayet soğukkanlı bir şekilde.

Gözleri büyüdü.

"Ne, nasıl, niye?"

"Bırak şimdi sorgulamayı da bez falan ver bana, içeri götüreceğim. Çabuk."

"İyi tamam." diyerek çekmeceden bez alıp elime tutuşturdu.

Beraber hızlıca salona gittik. Hatice teyze elimdeki bezi görür görmez, beze saldırırcasına kaptı ve ben tam ne oluyor demeden yerdeki halıyı silmeye başladı.

Şimdi anlamıştım tüm bu telaşın niye olduğu. Kıymetli oğlu için değil, kıymetli halısı içindi.

"Kızım ne bakıyorsun, git çabuk ilaç da getir. Lekeler derine kadar inerse hiç çıkmaz. Oğlum git sen de üstünü değiştir. Bir elini yüzünü yıka. Şok halinden çık."

Hızlı hızlı konuşuyor, konuştukça siliyor, sildikçe konuşuyordu.

Sağıma baktığımda Cansel çoktan mutfağa gitmişti. Ortam şu an tam bir kaos ortamıydı.

Yaptığıma pişman olmuş muydum? Asla.

Yasir abi yüzüme bakmadan yanımdan geçip gitti. Tamam, kabul. Belki söylediklerine karşılık onu yakmam bir parça ağır olmuştu. Ama öyle demeyecekti bir kere.

Tüm bu olanların üzerinden yaklaşık 20 dakika geçtikten sonra, şu an bulunduğumuz konum Cansel'in odasıydı. Kızlar da gelmişti.

"Yasir abi niye somurtuyor öyle ya?" diye sordu Hale hiçbir şeyden habersiz.

"Valla bilmiyorum. Anlat Aylin, o içerideydi olay esnasında. Biliyor her şeyi." dedi Cansel.

Şimdi hepsinin gözü bende, ağzımdan çıkacak lafı bekliyorlardı.

"Anlatılacak bir şey yok, kahvesini verirken tepsi eğildi yanlışlıkla, kahve de üstüne döküldü." dedim hiçbir şey olmamışçasına, suçlu değilmişçesine.

"Sen mi yaktın abimi?" diye yükseldi Cansel.

"He Cansel, hiç işim gücüm yok abini yaktım eğlencesine."

"İnanmıyorum ya, mecazen yaptığın yetmezmiş gibi bir de gerçekten yakmışsın, somutlaştırmışsın!"

"Ne diyor bu ya?" diye sorguladı bir saniyeliğine Emel.

"Neyse boşverin, Aylin anonime ne oldu?" diye sordu Hale.

Cansel'in o anda gözlerinin ışıldadığını görebiliyordum.

"Aaaa evet ne oldu ona?" diye sordu Cansel de.

"Yazıyor mu sana hâlâ?" dedi Emel.

"Aslında hayır. Konuşmuyoruz."

"Neee? Engelledin mi?" diye bağırdı Cansel.

"Engelleyecektim. Tam bunu söylemek için ona yazdığımda, daha fazla konuşmamızın doğru olmadığını söyledi. Yani kendisi bitirdi gibi bir şey oldu. Kimse kimseyi engellemedi yani."

"Mal yemin ediyorum mal." dedi Cansel somurtarak. Modu düşmüştü.

"Ne?"

"Diyorum ki ma- neyse boşver." diye saçma bir cümle kurdu bunun üzerine."

"Sen nasıl bir tepki verdin peki?"

"Ben mi? Sevindim aslında. Olması gereken buydu sonuçta. Engele gerek kalmadan konuşarak halletmemiz beni mesut etti. Ama itiraf etmek gerekirse azıcık üzülmedim değil. Çok az hani, minnacık, ucundan."

Üzüntümü daha fazla nitelendirmeme fırsat bırakmadan Cansel'in kahkahaları araya girdi.

"Ne yani, üzüldün mü sen şimdi gerçekten buna?" diye sordu kahkahaları arasından.

"Azıcık diyorum ya Cansel!" sinirlendirmişti beni. Duygularımla alay mı ediyordu? Yoksa bambaşka bir şey miydi?

Hale ve Emel; Cansel'e, niye gülüyor bu mal dercesine bakıyorlardı.

Konuşma o gün geceye kadar süregeldi. Pastalar yendi, çaylar içildi ve tatlı sohbetler eşliğinde birkaç saat geçirildi.

♢■♢■♢■♢♢■■♢■♢■

Panomda bir link paylaştım. Linke tıklayıp videoyu izlerseniz çoook yararı olacaktır size.

Tabi yıldıza basmayı unutmayın gitmeden önce. Yazarları sevindirmek bir yıldız uzağınızda sadece! :')

Bi' Cüz? | yarı textingDonde viven las historias. Descúbrelo ahora