4. ÇIĞLIK

803 86 21
                                    


Keyifli okumalar! :)

James'le konuşmamızın üzerinden üç gün geçmişti. Nerede olduğunu merak etsemde kimseye soramıyordum. Neler çevirdiğini bir an önce öğrenmeliydim ama nasıl? Evdeki görevlilerin koruması altında olmaktan ve hiçbir şey yapamamaktan iyice sıkılmıştım.

Bazen bulduğum fırsatlarda odadan çıkıp, korumalardan gizli bir şekilde evin içinde dolaşıyordum. Yakalandığım an ise odama geri gönderiliyordum. Bazense gün boyunca sadece John ve arkadaşlarımı düşünüyordum. Sonrasında aklıma güçlü kalmam gerektiği geliyordu ve hemen kendimi antreman yaparken buluyordum. Günlerce uyuyarak geçirdiğim her bir günün intikamını kaslarımdan almam gerekiyordu...

Odanın içinde dönüp dolaşıp tekrar aynanın karşısına geçtim ve uzayan siyah saçlarımı parmaklarımla kısaca taradım. Açık kahverengi gözlere ve beyaz bir tene sahiptim ama son günlerde epey solgundum. Yüzüme renk gelmesi açısından biraz makyaj yapmak fena olmazdı. Makyaj yapmayı seviyordum ama hayatımın çoğu zamanında pek vaktim olmadığından dolayı çok fazla makyaj yapan biri olmamıştım hiç.

El çabukluğuyla son günlerde çoğalan göz morluklarımı kapatıcı ile kapattım. Ardından rimel ve hafif tonlarda rujuda iyice uygulayıp geriye çekildim. Evet, biraz da olsa kendime gelmiştim.

Sonra bir an da koridordan yükselen ayak seslerini işittim. Saatlerdir birileri gelip gidiyordu ama kimseden ses çıkmıyordu. Odadan çıkmama da her zaman izin verilmiyordu. Günde bir, taş çatlasa iki kere kış bahçesine inebiliyordum. Bu durumdan her ne kadar hoşnut olmasamda yalnızlığa ve sıkıntıya gün geçtikçe daha çok alışmam gerekiyordu.

Dışarıdan gelen keskin bir çığlık sesi düşüncelerimi bıçak gibi kesti. Çığlığın geldiği yöne koşarak pencereden gizli bir şekilde aşağı bakmaya çalıştım; on beş yaşlarında biri kız, diğeriyse oğlan elleri bağlı bir şekilde korumalar tarafından arabadan indiriliyordu. Kızı tutan koruma siyah bir bez parçasıyla kızın ağzını tek seferde bağlamıştı.

Oğlan ise olanlar onu etkilemiyormuşçasına sabit kalıp korumaların emrine uyuyordu. Diğer koruma da oğlanın ağzını hiç tereddüt etmeden bağladığında iki çocuğu da alıp malikânenin arka bahçesine yürütmeye başladılar. Kız tüm gücü ile korumaya karşı koymak istesede başaramıyordu. Benim tabirimle uğraşı tümüyle avuçlarında kalıyordu. Çocuklar görüş açımdan çekildiğinde pencereden daha çok sarkmaya çalışarak herhangi birini görmeye çalıştım. Yoktu. Şu an görebileceğim bir kişi bile yoktu.

Anın heyecanı ile kalp atışlarım hızlanmış deli gibi atıyordu. James'in o iki çocukla ne işi vardı?

Lanet olsun!

Amacını bir an önce öğrenmeliydim. Hızlı adımlarla kapıya koştum. Niyeti kötüyse çocukların başına gelecek kötü şeyden onları koruyabilirdim.

James'in işi hiçbir zaman belli olmazdı. Şimdi buradan defolup gidecektim ancak kapının kulpunu indirdiğim sırada kilitli olduğunu fark ettim. Tüm çabama karşın açılmıyordu.

"Kahretsin!" Sesim odada yankılandığında elimi kapıya vurdum. Kapının kilitlendiğini nasıl fark etmezdim?

Odaya geri dönüp pencereden aşağı baktım. Siyahlara bürünmüş iki koruma haricinde kimse görünmüyordu. Bir şeyler yapmam gerekiyordu ama yapamıyordum. Ani bir yanlış davranışımla kendimi ele verebilirdim. Bu yüzden akşama kadar bekleyecektim, kapı o zamana kadar açılmazsa hain planlarımı devreye sokacaktım. Ne kadar işe yarayacağını bilemesem de... Birkaç saat sonra evin çalışanı olan Aylin abla elindeki yemek tepsisiyle odama girdi.

LÜMME (Kitap Oldu!)Where stories live. Discover now