We Fell in Love in October •boyxboy

392 38 76
                                    

Hüzünlü ve şirin bir hikaye olacak. Sonuna kendinizi şimdiden hazırlayın.

İyi okumalar. Yorum ve vote atmayı unutmayın.

















"Blaine hadi ya!" Gözlerimi yerden çekip karşımdaki arkadaşıma çevirdim. Mavi gözlerini gözlerime dikti, genişçe sırıttı ardından. "Kızlar var diyorum, karı kız diyorum!" Gülümsedim.

"Hâlâ neden kızların peşinde cinsellik için koştuğunu anlamıyorum Joseph." Derin bir nefes alıp ellerimi cebime yerleştirdim. "Onları sadece cinsel obje olarak görmen normal değil. Seninle yatmak isteseler gelirler zaten yanına."

Gözlerini devirdi. "Hep bir iyi çocuk ayakları." dedi ayıplarcasına. "Okulun yarısı sana aşıkken neden birisine bile bakmadığını anlamıyorum." Okulun bahçesinde durduk.

"Sadece, gecelik ilişkiler bana göre değil." Aslında pek o yüzden değildi ama o bunu bilmiyordu. Kaşları havalandı.

"Sana aşık onca kız var?" dedi beni sorgularcasına.

"Ama ben aşık değilim, kadınların duygularını incitmek istemiyorum." Birisi ile cinsellik ya da gönül eğlendirmek için sevgili olmazdım. Gözlerini kıstı.

"Sana neden aşık olduklarını anlıyorum." Yanıma gelip kol kaslarımı sıktı. "Bunların yanında, tam bir İngiliz beyefendisi olmanı seviyorlar galiba." Güldüm, o da gülerken gerilemeye başladı. "Gelmeyeceğine emin misin?"

"Muhtemelen gelmem." Başını salladı. "Nasıl izin kopardın idareden?"

Göz kırptı. "Benim de bir cazibem var." Ardından arkasını dönmeden önce asker selamı verdi ve yürümeye devam etti.

"Blaine hadi!" Arkamı dönüp gözlerimi basketbol topuyla potanın altında dikilen arkadaşlarıma çevirdim. Kesinlikle basketbol daha çok ilgimi çekiyordu.

"Geliyorum!" Hızlı adımlarla yanlarına ilerledim.

Bir süre basket maçı yaptık. Sıkıldığımızda, çoğu kişi kenara geçmiş su içiyordu ve gülüşüyorlardı. Ben ise Harry ile basket atıyordum hâlâ. "Şu çocuğa bak." dedi yüzündeki sırıtma ile. Kaşlarım çatıldı ve gözlerimle baktığı yeri takip ettim.

Birinci sınıflardan sarışın bir çocuğa bakıyordu. Altın rengi saçları serserice dağılmıştı ve geniş omuzları çökmüş bir şekilde bankta oturuyordu. Bir yere daldığını fark ettim. Bakışlarındaki hüznü gördüm. Neden bu kadar üzgün duruyordu?

"Kocaman evde tek yaşıyormuş söylenilene göre. Kızlar senden sonra onu konuşuyor." Kaşlarım çatıldı. "Tam bir pislik değil mi? Hiç arkadaşı da yok, ben bu çocukla uğraşırım, çok itici duruyor. Sıkılıyordum zaten, okulda dönen bir olay yok."

Gözlerim çocukta takılı kaldı. Yüzü... Sanki ilahı bir varlıkmış gibi güzeldi. Gözlerimi çekemedim. Sanki zaman yavaşladı birden, kalp atışlarım hızlanmaya başladı. Karnıma giren ağrı ile topu kolumun arasına aldım. Harry'nin dedikleri bir kulağımdan girip, diğer kulağımdan çıkıyor gibiydi. Afallamıştım. Kendime geldiğimde sesler netleşti, dedikleri ile geri ona döndüm.

Basket topunu sertçe ona fırlattım. "Kendine gel Harry." Sinirle baktım gözlerine. "İnsanların mutsuz ya da yanlız olması sana zorbalık hakkı mı veriyor? Çocuk hiçbir şey yapmadı amına koyiyim." Gözlerini devirdi.

"Ah, iyilik meleği konuştu." dedi dudaklarını büzerek.

"Siktir git." Sırtımı ona dönüp çocuğun yanına yürümeye başladım. Beni çekiyor gibiydi. Yanına gitmek istemiştim.

We Fell in Love in October •boyxboyWhere stories live. Discover now