1.

3 1 0
                                    

-Gönlüm Sende Kaldı -
Bölüm; 1
Yazar; Zuhahaza
Yorumlarda buluşalım. ❤️‍🔥
Keyifli okumalar dilerim.
====================================

Alarm sesiyle uyansam sevineceğim bir sabaha, yüksek müzik sesiyle uyanmam beni hiç mutlu etmemişti ne yazık ki.
Ah!
Melis ve sabahları çılgınca müzik dinleme enerjisi!
Ben de herkes gibi müzik dinlemeyi seviyordum elbette ama sabahın köründe değil tabii ki.
Yine de erken kalkmış olmama sevinmiştim.
Okulun açılmasına günler kala, erken kalkmaya alışmış olmam bence de güzel bir şeydi.
Adım sesleri duydum, Melis beni uyandırmaya geliyordu ama ben çoktan uyanmıştım.
Biz böyleydik, lise birin sonundan beri bu şekilde yaşıyorduk işte.
Ailem mi?
Öldüler.
Nasıl mı?
Trafik kazası.
Umarım öyledir, en azından ben öyle biliyorum. Kimse ailemin canına kıymak istemez çünkü bir düşmanımız yok, zaten orta halli bir ailenin düşmanı mı olurmuş? Her neyse.
Lisede Melis'le tanıştık. Bir senenin sonunda çok iyi anlaştığımız için Melis benim tek başıma kalmamdan rahatsız olduğu için ailesinin onayıyla ayrı eve çıktık, güzel bir evdi, iki katlı şirin küçük bir evdi. Çatı katında iki oda vardı biri Melis'in biri benim. Onun dışında bir banyo vardı ve aşağıda ise mutfak, oturma odası, yemek odası ve lavabo. Bahçesi büyük değildi ama küçükte sayılmazdı, minik bir havuzumuz vardı.
Elbette bu evi bize Melis'in babası almıştı.
Annemden ve babamdan gelirim olsa da bunu kabul etmemişlerdi ve kendilerine almak istemişti, reddetsem de onaylanmamıştım ve sonunda razı gelmiştim.
Mehmet amca ve Aylin teyze... Onlar benim manevi annem ve babamdı. Annem ve babamdan sonra tanıdığım en iyi iki insandı belki de, melek gibi diyebilirdim onlar için.
"Ben de seni uyandırmaya gelmiştim, fakat sen çoktan uyanmışsın Asel."
Omuz silktim ve bu sırada odamın penceresini açtım, bir yandan da cevap vermekle meşguldüm.
"Açtığın son ses müziğe kim dayanabilir ki? Ölüyü bile diriltir."
Güldü.
"Tövbe de, Asel!"
Kıkırdadım.
"Tövbe."
Beni baştan aşağı şöyle bir süzdüğünü fark ettiğimde aynanın karşısına geçtim.
Gördüğüm manzara karşısında şok geçirmiştim.
"Gece ben uyuyorum zannediyorum, üçüncü dünya savaşına katılmışım da haberim yokmuş." Dediğimde Melis'ten büyük bir kahkaha sesi duyuldu.
"Ben mutfaktayım ve sen de kendine geldiğinde kahvaltıya gel." Dedi ve cevabımı beklemeden odamdan çıkıp gitti.
Ben de odamın içinde olduğuna şükür ettiğim lavaboya girdim arkasından.
Gerçekten feci durumdaydım, saçım başım ne hâldeydi böyle!
***
"Yedik içtik Allah arttırsın, sofrayı kuran kaldırsın." Dedim, peçeteyle dudaklarımı silerken. Bir yandan da Melis'in vereceği tepkiye bakıyordum.
"Oldu hanım ağam, başka emriniz? Kahvenizi de önünüze ister miydiniz."
Güldüm.
"Kızım sen nasıl zenginsin, evde çalışan yok temizliği bile biz yapıyoruz. Hayır ben şikayetçi değilim, senin için söylüyorum." Dedim, arkama yaslanıp.
"Ayda bir geliyor temizlik şirketi, daha ne istiyorsun? Bir zahmet yemeğimizi de yapalım kadın dediğin yemek yapmasını bilmeli sonra kocan seni geri gönderir bu olmamış yenisini gönderin der." Bu dediğine küçük bir kahkaha attım, Melis gerçekten komikti.
"Tamam, seninle uğraşmayacağım."
Yanağımı sıktı.
"Hadi hadi, şunları toplayalım da bir çay koy. Hava güzel bahçede içelim."
Dil çıkarttım, hiçbir zaman Melis'le ciddi olmamıştık hep laylaylom takılıyorduk. Tabi bazı durumlar haricinde!
Bulaşıkları makinaya dizdikten sonra raftan yeni iki bardak çıkarttım ve dediği gibi çay koyup daha sonra da bardakları tepsiye koyup, oturma odasından bahçeye çıkılan kapıdan geçip bahçeye çıktım.
Gerçekten hava çok güzeldi.
Bu sene kış geç gelecek diyorlar, açıkçası işime gelirdi bu. Ben yaz insanıydım çünkü.
Çay içerken bir yandan da rüzgarın havuza değişini ve havuzdaki haraketlenmeyi izliyordum, ne hoş gözüküyordu.
Tam da o sırada Melis'in telefonu çaldı, bakışlarımı havuzdan çekip Melis'e çevirdim.
"Efendim, annelerin en güzeli?"
"..."
"Çay içiyoruz, sen ne yapıyorsun bakalım?"
"..."
"Dur, Asel'e sormalıyım. Asel?"
Tek kaşımı kaldırdım.
"Söyle."
"Annemler akşam yemeğine çağırıyorlar."
Göz devirdim.
"Sorman hata canım, tabii ki gideceğiz."
"Geliyoruz, sultanım."
Gülümsedim.
Annem yaşıyor olsaydı biz de böyle mi anlaşıyor olurduk acaba?
Ben orta okulu bitirdiğimde ölmüşlerdi, annem hep saçımı örerdi ve hiç dağınık olmasını sevmezdi. Saçlarıma çok değer verirdi bu yüzden saçlarım çok uzundur benim, hiç kestirmedim sadece uçlarından hep aldırdım.
Ben de çoğunlukla hep örerdim, aynı annemin sevdiği gibi.
Düşüncelere daldığım için çoktan kapattığı telefonun farkında bile olmadım, çayım bitmişti.
"Biraz oyalanırız evde, sonra gideriz."
Başımla onay vermiştim.
***
Aynadaki yansımama baktığımda yüzümde memnuniyet gülümsemesi oluştu.
Kolları lastikli karpuz kol, kısa kollu ve üzerinde krem trençkotlu kadın resmi olan beyaz bisiklet yaka tişörtüm ve kahverengi deri kemerli bej kalem pantolonum fazlasıyla uyumlu gözüküyorlardı. Saçlarımı at kuyruğu yapmıştım ve kirpiklerime bolca maskara sürüp, yanaklarıma da şeftali tonunda allık sürmüştüm ve benim asıl makyajım bu ikiliden oluşuyordu.
Ben öyle fondöten süreyim, kontür yapayım, kırmızı ruj süreyim insanı değildim. Bunları ara sıra yapardım, çoğunlukla makyaj yapmaya üşenen doğal bir kızdım işte.
Parfümüm ise yoğun Yasemin içerikli bir kokuydu. Yasemin kokusunu çok seviyordum ve çok fazla parfümüm olsa bile bu parfüm benim için bir başkaydı.
Hava sıcak olduğu için üzerime bir şey alma gereği duymamıştım bu sebeple bej rengi küçük, askılı çantamı alıp, içine telefonumu ve cüzdanımı koyarken bir yandan da odamdan çıkıyordum.
"Hazırsan çıkalım." Dedi Melis, odasından çıkarken.
O da mor bir tişört ve beyaz dar pantolon giymişti, saçını örüp sol tarafına omuzunun üzerine bırakmıştı.
"Çok tatlı gözüküyorsun." Dedim, merdivenlerden aşağı inerken.
"Sen de öyle."
Melis'in bir arabası vardı ve hayat kurtarıyordu. Onsekiz yaşına girdiği gibi ehliyet sınavlarına girmişti ve öncesinden zaten alınmış olan ona ait olan arabayı ehliyetini aldığından itibaren kullanmaya başlamıştı.
Yol boyunca Yalın şarkıları dinleyerek yolu tamamlamıştık, çünkü her ikimiz de Yalın'ı ve şarkılarını seviyorduk.
Bence hayatını çok mütevazi yaşayan, kendisi de öyle olan biriydi. Ben seviyordum, bir sadelik, bir güzellik vardı onda ve şarkılarında.
Duran arabayı fark ettiğimde emniyet kemerimi çözdüm ve arabadan indim. Saat altıya geliyordu, zaten anneleri de yemeği sekize kadar bırakmıyorlardı ve yediye doğru yiyorlardı. Güzel bir şeydi bu açıkçası, erken yediğin zaman yakması kolay oluyordu.
Neyse, ben diyetisyen değildim zaten.
Konumuz da diyet değildi.
Devasa büyüklüğündeki bahçe kapısından içeriye girdim.
Sonuçta Karaca ailesiydi, devasa ve gösterişti olmalıydı her şey.
Yine de öyle insanlar değillerdi, hayatı mütevazi yaşayan iki insandı.
Bahçelerindeki köpek üzerimize doğru gelirken buna gülümsedim.
"Ateş, oğlum!" Dedim ve diz çöktüm.
Anında ön patilerini dizlerimin üzerine koydu ve ben de yüzünü okşadım.
"Geçen sefer geldiğimde bakıma götürmüşlerdi seni oğlum, özledin mi beni? Ben çok özledim." Dedim ve başını öptüm.
İki kez havladı, dili dışardaydı ve mutlu gözüküyordu.
"Seninle sonra ilgileneceğim oğlum, şimdi içeriye girmem gerekiyor." Dedim dudak bükerek.
Bir kere havlayıp yuvasına döndü, çok akıllı bir köpekti.
Giderken de asıl sahibi olan Melis'e kendini sevdirmeyi de ihmal etmemişti.
Zile basacakken kapı açıldığında bunu beklemediğim için elim havada kalmıştı, Aylin Teyze'ydi kapıyı açan.
"Hoşgeldiniz, kızlarım."
Gülümsedim.
"Hoşbulduk, sultanım."
"Hoşbulduk, Aylin Teyzem."
İçeriye geçtiğimizde çantamı vestiyere bıraktım ve dönüp Aylin Teyze'ye sarıldım.
"Ben ikinizi de çok özlüyorum, kızlar. Siz evi kapatıp, buraya mı dönseniz?"
Dudak büktüm ve Melis'e baktım.
"Anne bu konuyu konuştuk ama, biz artık büyüdük."
Aylin Teyze ise omuz silkti.
"Benim için hep küçük kalacaksınız." Tebessüm ettim, bu sırada Mehmet amca yanımıza geldi.
"Hoşgeldiniz çocuklarım." Dedi ve ikimize de aynı anda sarıldı. Beni Melis'ten ayırmıyorlardı hiç, bu beni mutlu ediyordu. Yapmayabilirlerdi, arkadaşı sonuçta diye düşünüp normal davranabilirlerdi ama onlar kızlarına nasıl davranıyorsa bana da öyle davranmayı tercih ediyorlardı ve bu beni sevindiriyordu.
"Hadi çocuklar, yemekte çok konuşuruz. Ayakta durmayalım.."
***
Yemek faslımız çoğunlukla konuşarak geçmişti, beş gün olsa da görüşmediğimiz fark ettiğim tek şey gerçekten bizi, özellikle de beni çok özledikleriydi. Dediğim gibi, mutlu hissediyordum kendimi, özel hissediyordum.
Odada oturmuş tatlılarımızı yerken sessizlik olmuştu ortamda ve bu sessizliği elbette bozan bir şey olmuştu.
Mehmet amcanın telefonu.
Ekrana bakınca gülümsedi ve hemen telefonu açıp kulağına götürdü.
"Oğlum!"
Melis'e baktım.
Evet Melis'in bir abisi vardı ve adı da Meriç'ti. İsimleri çok uyumlu değil mi? Melis ile Meriç. Bence de!
Abisi Ankara'daydı.
Hayır orada yaşamıyordu.
Hayır şirketin başında da değildi.
Babasının şirketin başına geçmek için istediği bölümü okuması için tüm ısrarlarına rağmen o Tarih öğretmenliği okumayı tercih etmiş.
Şaşırtıcı değil mi? Bence de.
Çok zenginsin, neden şirketin başına geçmek yerine tarih öğretmeni okursun ki? Demek ki seviyor.
Hiç görmemiştim onu, tatillerde falan da denk gelmemiştik açıkçası. Resimlerden biliyordum ama o resimler de dört sene öncesine ait, her insan biraz da olsa değişir dört sene içinde. Mesela ben, fazlasıyla değiştim.
Her neyse konumuz bu değil.
"Buna çok sevindim, oğlum." Dedi, Mehmet amca.
"Hangi okula atandın peki?" Diye devam etti.
Bildiğim kadarıyla bizim okul yaz tatiline girmeden bir ay önce o mezun olmuştu ve hemen gelmesi gerekirken öncesinde atanana kadar orada bir iki aylığına yaz dershanelerinden birinde öğretmenlik yapıyordu.
Tüm Melis sayesinde biliyordum, yoksa beni ilgilendiren detaylar değil.
"Neyse ki birkaç güne geleceksin, geldiğinde öğreniriz."
Melis'le birbirimize baktık.
Melis buna çok sevinmişti.
"Abi, seni çok özledim." Diye bağırdı.
Mehmet amca gülümsedi.
"Abin de seni özlemiş, kızım."
Daha sonraki birkaç konuşmalarından sonra telefonu kapatmıştı.
"Çok sevindim." Dedi, Aylin teyze ve devam etti.
"Burnumda tütüyor, canım yavrum."
Gülümsedim.
"Kavuşacaksın, kavuşacaksınız. Gözünüz aydın." Dedim, gülümsedim.
Başıyla onayladı.
"Evet, gelsin de hayırlısıyla."
Açıkçası okuldaki öğretmenler yeterince yetiyorken, şimdi bir de Melis'in abisi çıkmıştı başımıza.
Başımızda dikilip ders çalıştırmasa bari!
Komikti.
Birkaç güne okullar da açılıyordu, bu fikir yüzümü buruşturmama sebep olmuştu.
"Biz kalkalım." Dedi, Melis.
Onu onayladım.
"Kalkalım."
====================================
Yeni bir hikaye ve yeni bir bölüm.
Yorumlarda buluşalım. ❣️

Gönlüm Sana KonduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin