+12

37.8K 511 187
                                    

Gözüme keskince gelen ve uyanmam için benimle inatlaşan güneşe daha fazla dayanamadan kıpırdayarak yan tarafıma dönecekken, belimde hissettiğim ağırlık ile yüzümü buruşturarak gözlerimi aralamak zorunda kaldım. Kafamı sol tarafıma çevirdiğimde, boyun girintime sokulmuş, düzenli nefes alış verişlerinden hâlâ uykusunda olduğu belli olan Pamir'in sadece dalgalı saçları görüş hizamdaydı.

Nasıl bir pozisyonda olduğumuza bakmak için kafamı kaldırdım. Sağ elim, yüz üstü yatan Pamir'in geniş sırtındayken bir bacağımı hafif kaldırmış kalçasına koymuştum. Pamir ise sanki yüzyılın uykusundaymış gibi o kadar derin uyuyordu ki, 'acaba onu dün gece çok mu yordum?' demeye kalmadan, dün gece yaşananların aklıma birer birer düşmesi elimde olmamıştı.

İnlemeler, vücutlarımızın birbirine çarptığında çıkan sesler, gözlerimizin içime her girdiğinde kesişmesi, her sertleştiğinde sırtını boydan boya çizmem, kalçalarımı tutup beline atması ve dizlerinin üzerine yükselip uzun parmaklarıyla belimi sertçe kavrayıp kendimizden geçmemiz...

"Tamam kabul et Ada, adamı yormuşsun. Ama o da beni yordu canım, o sevişti de ben oturdum mu?" kafamı yastığa geri koymuş, gri tavan ile bakışarak kendi kendime mırıldanıyordum. Yanımda oluşan hareketlilik ile ilk önce gözlerimi sonuna kadar açtım ardındansa uyuduğumu görmesinin daha faydalı olacağına inanıp, derin rüyaların içindeymiş gibi iç çekerek yerimde hafifçe kıpırdandım. Belimdeki ağırlık kalkıp, yerine ciğerlerimin bayram edeceği kadar alan açıldığında rahatlamanın sevinçliğini yaşadım. Tüm tuttuğum nefesimi sakince bırakıp, yavaşça kafamı sol tarafıma döndüm. Bu sefer görüş açım geniş sırtını girdiğinde yerimde doğrulup yatakta oturur pozisyonu aldım. Bacaklarımı bağdaş kurup, ellerimle dağılmış sarı saçlarımı düzeltmeye çalışırken, düşünüyordum.

Gitmeli miydim acaba?
Ya da kalırsam ne olurdu?

Büyük ihtimalle ya benimle konuşurdu ya da gitmemi isterdi. Belki de göğsümün arasına parayı sıkıştırıp evden yollayacaktı, ve eğer ki öyle bir şey yaparsa parasını alıp ona yutturur yetmezse çıkartır başka bir tarafına soktururdum.

Sıkıntılı bir nefes verip yüzümü iki avuç içlerime gömdüm. Eh ben zor bi kadınım ve benimle öyle istediği gibi davranamazdı bana. Bana karşı tutumları etkilerdi, onlara nasıl davranacağım. Yirmi beş yıllık hayatım boyunca öğrendiğim en önemli şeydi;

Kim ne kadar ilgi hak ediyorsa ona, o kadar ilgi ve değer ver. Ne eksik, ne fazla. Yoksa üzülen de, kırılan da sen olursun. Ve senin üzülüp, ağlaman onların umrunda olmaz.

Kaşlarım istemsizce çatılmış kafamı kaldırıp, karşıma çevirdim. Kısa bir süre sonra sol tarafıma kütük gibi uyuyan Pamire döndüm. Evet Pamir diyordum, çünkü Barbaros ismini hem hoşuma gitmemişti hem de herkes o ismini kullanıyordu. Ayaklarımı yataktan aşağıya sarkıttığımda vücudumdan sıyrılıp yatağa geri düşen çarşafa kısa bir bakış atıp, odayı süzmeye başladım.

Geniş dikdörtgen ve sade bir odaydı. Kapının yaklaşık on adım ilerisinde büyük yatak vardı, kafamı sağ tarafıma çevirdiğimde uçtan uca duvarı kaplayan büyük beyaz renkli dolap beni karşılıyordu. Sol tarafıma döndüğümde, sızan güneşin nerden geldiğini anlamıştım. Evin mimarisinde duvarları uzun, hatta çok uzun bırakmışlardı, bundan dolayı boydan boya cam olduğunu düşündüğüm duvara perde çekilmişti, gün ışığı ise her şeye inat o küçük yerden sızıp beni kaldırmıştı.

Zevkin Farklı Tonları (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin