anlamayanlar ve anlaşılmayanlar

301 23 564
                                    

☯︎︎

Pamela Spence - Çok Güçlü Olmak Lazım
Nil Karaibrahimgil - Düşünceni Değiştir

yürüdüğü yolda ayağına çelmeler takılmasına rağmen, pes etmeden ilerleyenlere

☯︎︎

Adı Talya idi. O da bizim gibi zihnindeki
düğümleri çözmeye çalışan 17 yaşında genç
bir kızdı. Simsiyah, kıvırcık saçlarını omuzlarından sarkıtır ve yeşil irisleriyle hep güzel bakardı. Herkes ona "neşe çiçeği" diye seslenirdi. Çünkü etrafına neşe saçar ve her ne olursa olsun gülümser, insanların içlerini ısıtırdı.

İnsanlar sadece gördükleri kadarıyla hareket ederlerdi. Tıpkı onu neşeli gördükleri için "neşe çiçeği" demeleri gibi... Talya, maske takmayı iyi bilirdi. Öğrenmişti.

Lakin, anlamadılar. O hep gülümsemelerinin ardında saklanırdı. Anlamadılar. Canı acısa da, kalbi kırılsa da, ruhuna sancılar hükmetse de gülümserdi. Neyse ki ağrı kesici kullanmayı iyi biliyordu.

Lakin, görmediler. Sanki herkes etrafında olan bitenlere karşı gözlük takmış ve kör rolü yapıyordu. Göz bebeklerine bakıyorlardı ama derinlerindeki manayı göremiyorlardı. Görmek ve bakmak aynı yoldan başlardı ancak varış noktaları farklıydı. Onlar sadece bakıyordu, göremiyorlardı.

Lakin, duymadılar. Ruhunun canhıraş çığlıklarına kulaklarını tıkamışlardı. Oysa, en büyük çığlık sessizlikti. Öyle duyulmadı ki Talya, kulaklarını kendi sesine bile tıkar oldu. Yüreğindeki, zihnindeki, ruhundaki sesleri susturamadı ama sağır rolü yapmaya çalışarak ızdırap çekti.

Lakin, bilmiyorlardı. Canının yandığını, anlatacak kimsesi olmadığını, kaldırım kenarına çöktüğünü ve gücünü toplayamadığını, sendeleyip düştüğünü ve ayağa kalkmaya mecalinin olmadığını... Hiçbirini bilmiyorlardı.

Görmedim, duymadım, bilmiyorum... Üç maymunu oynadılar. Nasıl olsa insanların en büyük becerileri bu değil miydi?

Acımasızlar ve acımıza sızdılar.

Talya, yatağının içinde yastığına sarılarak ağlarken ona tek eşlik edenin ay ışığı olduğu gecelerde, nerdeydiler? Sesi duyulmasın diye sessizce ağlamayı öğrendiğinde, duvarlarına anlatmayı tek çare olarak bulduğunda nerdeydiler? Yoktular. Hiç olmadılar zaten.

Merdiven basamaklarını çıkıyormuşçasına soluksuz kalıyor ve ulaşması gereken yere gitmesi zorlaşıyordu. Merdivenleri tahtadandı, adımları ilerledikçe tahtadan gıcırtılar geliyordu ve duyduğu tek ses buydu. Hatta bazı merdiven basamakları ortadan ikiye ayrılmış, çürümüştü. İşte o basamaklar, Talya'nın olumsuz duyguları nedeniyle bu hâle gelmişti. Üstlerinden atlayıp diğer basamağa geçmesi gerekiyordu. Sanki çürüyen tahtalar, onun hayatındaki engelleriydi. Aşması gerekiyordu.

Bilirsiniz, hayatınızda bazen aşamadığınız yokuşlarınız olur. Bazılarımızınki engebeliyken diğerlerininki düzdür mesela. Siz de geri giden adımlarınızla oradan uzaklaşırdınız. Aslında buna kaçmak denirdi ama bu eylemi korkaklık olarak gördüğünüz için kabul etmek istemezdiniz. Talya, tam da bu durumdaydı. Yargılanırım korkusuyla en küçük adımına dahi dikkat eder olmuştu. Çünkü artık çok yorulmuştu. O kaçtığı sokakta ayağına çelmeler takıldı, dizlerinin üstüne düştü. Kanıyorlardı, yara bandı yoktu. Zaten yara bantları sadece üstünü kapatırdı, gizlenmeye çalışılan yara ruhuna nüfuz ederdi. Yani yara hep orda kalır, iyileşmezdi. İzleri, ruhuna kazınırdı. Kabuk bağlayınca soyduğunda oluk oluk kanardı. Kimse durduramazdı. Sonrasında tekrar kabuk bağlardı, bu bir döngüydü.

Çok Güçlü Olmak LazımWhere stories live. Discover now