ölüme giden her yol korkutucudur

387 59 27
                                    

Etraftaki sesleri duyabiliyordum ama hiçbiri net değildi, gözlerimi açacak gücü kendimde bulamıyordum. Yine de etrafın aydınlık olduğunu hissedebiliyordum, göz kapaklarımın karanlığı koyu bir kızıla boyanıyordu.

Truva Savaşı beynimin içinde tekrar yaşanıyormuş gibi hissediyordum, Ares ve Athena birbirlerine mızrak sallıyor ve her darbelerinde kafatasımı parçalıyorlarmış gibi hissediyordum.

"Eric, saat geç oldu. Bu gece ben kalırım." diyen sesi duyduğumda sesin tanıdık olduğunu biliyordum. Sadece kulaklarımda o kadar büyük bir uğultu vardı ki kime ait olduğunu seçemiyordum.

"Hayır, kızımı yalnız bırakmayacağım." diyen başka bir ses duydum. Babamdı. Beni asla yalnız bırakmayacağına söz vermişti ve sözünü tutuyordu. Ona ne kadar minnet duysam bile azdı, biliyordum.

"O yalnız olmayacak ki, ben burada olacağım." dedi ilk ses tekrardan. Boğazdan gelen, homurtuyu andıran boğuk bir sesti, Alex'ten başkasına ait olamayacak kadar pürüzsüzdü, boğuk olmasına rağmen.

Hayatımda değer verdiğim iki erkek vardı yalnızca ve ikisi de benim uyanmamı bekliyordu.

Gözlerimi binbir güçlükle açtım. Hastane odasının beyazlığını parlatan ışık gözlerimi şimdiden ağrıtmaya başlamıştı.

Babam yatağımın tam karşısındaki tekli koltukta oturuyordu, yeni uyanmış gibi bir hali vardı, salonda uyuyakaldığında odasına gitmek için ayaklandığı zamanlardaki gibi yorgun duruyordu. Alex ise babamın oturduğu koltuğun yanında diz çökmüştü, onu eve gidip dinlenmesi için ikna etmeye çalıştığını görür görmez anlamıştım.

"Hey." diye mırıldanmaya çalıştım güçlükle. Konuşmanın bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim ama bu güç mırıltım bile iki erkeğin dikkatini çekmeme yetmişti.

Babamın gözlerindeki yorgunluğun aniden yok olduğunu gördüğümde gülümsemeye çalıştım. Alex'in gözlerindeyse büyük bir şaşkınlık var gibiydi.

"Doktor!" diye söylendi Alex gülerek ayağa fırlarken. Babam hızlı birkaç adımla yanıma ulaştığında Alex odadan çıkmış ve "doktor" diye koridorda dolanmaya başlamıştı.

Babam elimi tutarken "Merhaba ayçiçeğim." diye fısıldadı. Sanki başımın ağrıdığını hissediyor gibiydi.

"Nasıl hissediyorsun?"

Kurumuş boğazıma rağmen gülümseyerek "Beynimden koca bir tümör alınmış gibi." diye mırıldandım. Bu söylediğim babamın gülümsemesini genişletmişti.

"O zaman her şey yolunda." dedi gülümseyerek, eğilip alnıma bir öpücük bırakmıştı.
"Ameliyat harika geçti, tümörden geriye hiçbir şey kalmadı."

"Bunu duymak güzel hissettiriyor." dedim gözlerimi kapatıp derin bir nefes alırken. Babamın elini daha sıkı tutmaya çalıştığımda o bunu anlamış ve elimi iki avucunun arasına alarak avucuma bir öpücük bırakmıştı.

"Bayan Lewis, bu kadar aceleci olduğunuzu bilmiyordum." diyerek içeri giren Doktor Kapoor elindeki dosyaları yatağın ucundaki sehpaya bıraktıktan sonra yanıma yaklaşarak küçük fenerini gözlerime tuttu.

Vücudumun her bir parçasını hissedebiliyordum, konuşabiliyordum ve hayattaydım, babam ameliyatımın başarılı geçtiğini söylemişti. Korkacağım bir şey kalmamıştı.

"Her şey yolunda gözüküyor, bir süre müşahade altında tutulacaksınız tabii ki. Bir konsere katılabilecek kadar sağlığınıza kavuşana kadar sizi bırakmaya niyetimiz yok. Dinlenmeye bakın."

Gülümseyerek doktorumu onayladığımda Bay Kapoor odadan çıkmış, Alex diğer yanıma gelerek elimi tutmuştu.

"Kızlar nasıl?" diye sordum, beyin ameliyatından çıkmış olsam bile önceliğim kızlarımdı. Hep öyle olmuştu.

favourite worst nightmare | turnerWhere stories live. Discover now