çocukluğumun parlak yıldızı

441 84 120
                                    

Journey - Open arms

İşte şimdi sana geliyorum kollarımı açarak. Saklayacak bir şey yok. Söylediğime inan. İşte buradayım kollarım açık. Göreceğini umuyorum, aşkının benim için ne demek olduğunu, kollarım açık.

Exo'nun da söylediği bir şarkı, gerçekten çok güzel. Hâlâ burada olan var mı bilmiyorum ama ben bu kitabı ayrı bir seviyorum. Umarım siz de seversiniz. İyi okumalar.🍄

Küçükken bir yıldızım vardı. Öyle tüm hislerimi şakıyacak bir çocuk olmadım hiçbir zaman, bu yüzden tüm derdimi ona söylüyor, küçük bir çocuğun bütün acılarını, korkularını, boyun büküşlerini ona anlatıyordum. Beni hiç bölmeden dinliyor, anlayışla karşılıyordu. Ortanca çocuk olmak her zaman zordu. Annemi, babamı, küçük kardeşim Se Joon'u ve hatta cadı ablamı seviyordum fakat bazen görünmez olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Ya da bir fazlalık olduğunuzu? Yıldızım bunları anlıyordu, en azından ilgiliyle dinleyip bana başını salladığını düşünüyordum. Ne zaman kendimi suçlu hissetsem bana haklı olduğumu söyleyip rahatlatıyordu beni.

Çocukluğum mahallenin tozlu sokaklarında büyürken başımı kaldırıp baktığımda yıldızım hâlâ benimleydi. Gökyüzüne ilgim de ailemin beni boşvermişliğinin bir sonucu meydana gelmişti işte. Bizim evden göremediğim için Baekhyunların terasına çıkar, gece boyu yıldızımla konuşurdum. Bir akşam üzeri daha on iki yaşımı yeni doldurduğum zamanlarda evdeki curcunanın baş ağrıtmasından kaçarak teraslarına çıkmıştım. Arka bahçeden teraslarına çıkan bir merdiven vardı ve oraya çıktığımı kimse görmüyordu. Fakat o gece Baekhyun geldi yanıma. Daha altımızdaki eve yeni taşınmışlardı. Biz de onların evlerine geçmiştik. Odamdaki duvara yazdığı eğri büğrü "Baek & Baek" yazısı hâlâ orada duruyordu.

"Neden geldin?" Oturduğum sandalyeden göz yaşlarımı silerek konuştum. Evet, ağlıyordum birazcık. Canım yıldızım en çok da göz yaşlarımı siler, sırtımı okşardı.

"Kendi terasıma geldim," dedi ve kös kös yüzüme bakarken yanımdaki sandalyeye oturdu. Artık bir terasları vardı. On iki yaşındayken imrendiğim ikinci şey Baekhyun'ların kocaman teraslı eviydi. İlki ise bana özel bir doğum günü pastası.

"Neden ağlıyorsun?" Bunu soracağını bilmiyordum ama yine de gözlerimi yıldızıma çevirdim ve sustum.
Kafasını yıldızlı göğe çevirdiğini anladığımda bir süre konuşmadık.

"Bak," dedi sonra. "Şuradaki yıldızı görüyor musun?"

"Hangisi?" İşaret ettiğini anlamaya çalışarak minik parmağına ardından gökyüzüne baktım. "Şurada, yan yana iki tane duruyor alt tarafta olan."

"Evet, gördüm."

"O benim yıldızım. Bazen kimseye anlatamadıklarımı ona anlatıyorum. Hem bak tam yanında bir tane daha var, asla yalnız kalmıyor. Bir gün o yıldızı seven biriyle tanışmak isterdim." Ona tam olarak gösterdiği yıldızı sevdiğimi, ona hep o yıldıza ağladığımı, onunla kavgalar ettiğimi, anlatılmaz tutkularla onu seyrettiğimi ve yalnız kalmasın diye yanında başka bir tane daha olduğu için onu seçtiğimi ona söyleyemedim.

Bir şey söylemeden yıldızlarımıza baktık. Şans mıydı, kader miydi yoksa küçük bir tesadüf müydü bilmiyorum ama on iki yaşında bir çocuk için bu çok özeldi. O yıldızlar gibi sonsuza kadar yanımda olacak bir arkadaşım mı olacaktı Baekhyun diye geçirdim içimden. Sonra annesi çağırdı ve hızlıca kalkarak merdivenin başına doğru gitti. "Eğer bunu birine söylersen seni gebertirim Chanyeol," dediğinde bütün moralim düzelmişti. Baekhyun böyleydi, kalbiyle düşündüğü ne varsa bunu kimsenin bilmesini istemezdi.

Mahalle yanarken çekirdek çitleriz || ChanbaekWhere stories live. Discover now