Bölüm 2

22.9K 811 29
                                    

İlk zamanlar başarıyordum üç gün boyunca uyumamıştım. Saat 14.30du yaklaşık bir saat sonra doktor gelecekti. Bir şeyler anlatmamı bekliyordu. Belki de susmak en iyisiydi.

Aşağı indiğim de anneannem ve dedem bahçe de yeni ektikleri domateslere bakıyorlardı. Kuzenim Leyla de elinde dergiyle televizyonun karşısında oturuyordu. Beni fark edince güldü.

“Gelsene” bende ona zoraki gülüp yanına oturdum. Birini gösterdi dergiden.

“ Çok yakışıklı değil mi? Bunlar neden bu kadar kusursuz ki. Ey yüce Allah’ım nasıl güzel insanlar yaratıyorsun” dedi. Ona sadece gülümsedim

Psikiyatrim gelene kadar müzik dinleyerek geçirdik zamanımızı. Leyla elinde ki dergiyi okurken arada sırada hoş bulduğu kişileri heyecanla bana gösterip ağzımdan birkaç kelime çıksın diye uğraşıyordu. En çokta bu halleri beni üzüyordu. Onların benim için çabaladıklarını biliyorum ve üzüldüklerini de ama benim sanki yapacak bir şeyim yokmuş gibi hissediyorum.

Zil çalınca yerimden kalkıp bahçeye çıktım. Eylül’ün ilk günü hava oldukça sıcaktı. Kısa bir süre sonra karşımda ki sandalyeye Enver Bey oturdu.

Yaptığı her şeyi büyük bir aşkla yapıyordu. Mesleğini çok seviyor olmalı. Kayıt cihazını açarken bana ufak bir göz kırptı.

“Hazır mısın kaydı başlatıyorum?” isteksizce kafamı salladım ama bugün ne olursa olsun bir şeyler yapmalıydım kendim için değil beni sevenler için! Kaydı başlatınca konuşmaya başladı.

“ Merhaba Gizem bugün nasılsın?” Onun bile gözlerinde heyecan vardı. Yaşı çokta büyük olmayan bu genç adamın içindeki istekten bir gram bile ben de yoktu. Ama bir gayret ağzım açtım. Bir cesaret boğazımı temizleyip bakışlarımı doktoruma çevirdim.

“Hmm… Merhaba iyiyim teşekkürler. Siz nasılsınız?” konuşmamla bariz rahatladığı çok belliydi. Yerine iyice yerleşti.

“Gayet iyiyim teşekkürler”

“Dün konuşmaya başladın.” Güldü. “Sanki ilk defa konuşuyormuş gibi davranıyorum farkındayım ama bu bizim için çok önemli bir gelişme biliyorsun değil mi?”

“Evet”

Oturumun ilk on dakikası boyunca yaptığım büyük gelişmeden(!) bahsetti ve ben sadece kafa sallamakla yetindim. Az sonra o günle ilgili sorular soracağına emindim ama anlatmak istiyor muyum bunu ben bile bilmiyorum. O gücü kendimde bulamıyorum. Her gece gördüğüm o kâbusu bir daha yaşamak istemiyorum.

“İstersen artık ana konumuza geçelim olur mu” bunu söylerken sesi titremişti belli etmek istemiyordu ama o da bana acıyordu. Tıpkı diğer herkes gibi.

“Hayır. Anlatmak istemiyorum amacımız konuşmamdı ve konuştum bu kadar yeter.” Sinirle soludum. Kendimi zaten annem ve babamın katiliymişim gibi hissediyorum bir de bunu sesli söyleyemezdim. Onları kendi elimle ölüme gönderdim diyemezdim.

“Evet, haklısın ama bizim ilk amacımızdı seni konuşturmak bu fazlasıyla zamanımızı aldı ikinci amacımız da içinde ki suçluluk duygusunu atmamız. Bu şekilde hayatın çokta ileri gidemez.” Yumuşak bir ses tonuyla söyledi.

“Bana kendimi suçlu hissetmemem için bir neden bile veremezsiniz. Benim hatamdı. Onları ben gönderdim. Ben seçtim bu yolu bana sakın bu senin hatan değil demeyin bu benim hatam. Konuşmak bile bana lüks anlıyor musun?” sinirle ve bağırarak söylemiştim bunu. Gözlerim o bilindik acıyla yanıyordu. İşte yine oluyordu. Yine en güçsüz halimle başbaşayım.

“Hayır, bunun nedeni sen değilsin. Evet, kabul üzülmen normal üzülmelisinde ama bu suçluluk duygusu boşuna inan sen buna engel olmazdın.” O da sesini biraz yükseltmişti ama hala kontrollüydü. Benim aksime.

“Sen nereden bileceksin ki. Aynısı senin başına gelmiş gibi konuşuyorsun. Ama bilemezsin tamam mı değil dört sene on dört sene de okusan bilemeyeceksin. Beni anlamayacaksın. Engel olmazdın diyip duruyorsun ama olurdum en başından bu işe kalkışmasaydım olurdum. Onların gitmesine izin vermeseydim olurdum. Daha hızlı koşsam olurdum anlıyor musun? Kuru laftan başka bir şey değil bu. Sen benim her gece ne savaşlar verdiğimi bilemezsin. Kaç kere sessiz çığlıklarla uyandım ben kaç kere bu benim hatam değildi dedim biliyor musun? Boşuna konuşma ben her şeyin farkındayım.” Diyerek ayağa kalktım. Arkamı döndüğümde teyzem anneannem kuzenim bana gözlerinde yaşlarla bakıyordu. Hepsi bana acıyordu. Konuşmama sevinemeyecek kadar çok itiraf duymuşlardı. Onlar için bir şey yapmak isterken yine yeniden batırdım aynı annem ve babama yaptığım gibi.

Yanlarından hızla geçip odama çekildim. Tüm perdeleri kapattım. İşte bu her taraf karanlıktı.. Yatağıma geçip, yorganı kafama kadar çektim bir an nefes alamayacağım sansam da bir şey yapmadım. Keşke nefes alamasaydım keşke onları öldürdüğüm gün o arabanın içinde ben de olsaydım.

Ağlayarak bir süre sonra uyuyakalmışım. Gözlerimi açtığımda etraf kapkaranlıktı. Saçlarım yüzüme yapışmış ve fazlasıyla terlemiştim. Üzerimde bir ağırlık vardı. Yorganı üstümden kaldırdığım da hiçbir şey göremedim. Böyle olmalıydı zaten karanlıkta tek başıma olmalıydım bana bile ait olmayan bu evde fazlalıktım. Buradan bir şekilde gitmeliydim onları daha fazla kırmadan incitmeden sessizce gitmeliydim.

 Yataktan ayaklarımı sallandırdım bir müddet öylece oturdum. Perde mi açtığım da ay ışığı odamı doldurdu. Kapkaranlık bir gökyüzünde parlayan küçük yıldızlar ve kocaman bir ay vardı. Yaklaşık yedi sekiz saat sonra bu karanlıktan eser kalmayacak ve güneş tüm ihtişamıyla doğacaktı. Bunlar her gün olan ve bize alışılmış gelen şeylerdi. Fakat benim için o güneş uzun zamandır doğmuyordu. Sanki bir kuyuya düşmüş gibi hissediyordum gecenin karanlığında.

Annem ilk zamanlarda rüyalarıma girer önceden yaptığı gibi saçlarımı tarar ve dizlerine yatırır bende uyuyakalırdım. Onun sıcaklığını yakınım da hisseder gibi olurdum ama gözlerimi açtığım da yok olurdu. Şimdi onu yakınım da hissettiğim tek yer mezarı oluyor artık. Bir taşa bakarak saatlerce susmak bana huzur veren tek şey olmaya başladı.

Gece boyunca ailemle çekildiğim fotoğraflara baktım. Babamla ve annemle yaptığım mimik hareketlerimize hafifte olsa gülümsedim. Ama artık gülerken bile ağlıyordum.

Ailesine düşkün biri olarak bilinirdim arkadaşlarım arasında. Okuldan bile eve gelene kadar anneme neler yaptıklarımı anlatmak için planlar yapardım. Eve geldiğim de annemin huzurlu bir gülümsemeyle kapıyı açtığın da yaptığım tüm plan aklımdan uçar giderdi. Ben heyecanla okulda başımdan geçenleri anlatırken annem ya gülümser ya da yapmacıkta olsa kızardı. Her hallerini özlediğim babamı da ayrı bir özlemiştim. Eve geldiğinde yemek yer ve gününü anlatırdı. Film geceleri yapar ve tüm gece film izlerdik bazen. Ne kadar da şanslıymışım. En yakın arkadaşım ailemmiş meğer.

Tüm gece onların resimlerine bakarak geçirdim ve en sonunda gözlerimin yanmasına dayanamayarak yatağa uzandım. Sağ tarafıma annemin resmini sol tarafıma da babamın resmini koydum. İçimde uzun zamandır olmayan bir huzurla uyudum o gece. Sanki onlar yanımdaymış gibi, hiç gitmemişler gibi…

 Arkadaşlar bu benim ilk hikayem bu yüzden sizden yorum bekliyorum. Olumlu ve olumsuz düşüncelerinizi belirtirseniz çok sevinirim. :)

SİSBULUTUWhere stories live. Discover now