15'♡

1.5K 167 38
                                    

İyi okumalar💘



"Minho Hyung, Changbin Hyung. Sürpriz!" Jeongin hızla ikiliye sarılmış ve ayrılmıştı. Göz ucuyla birkaç adım uzaklarındaki Hyunjin'i süzüp tebessüm etti. Tabii ki Minho'nun gözünden kaçmamıştı bu.

"Jeongin? Bizim okula mı nakil oldun?" Jeongin, heyecanla Minho'nun sorusuna kafa salladı. Changbin, Minho'nun suratındaki anlamlandıramadığı ifadeyle bir şeyler döndüğünü anladı.

"Evet, hatta Seungmin Hyung'la birlikte ama o gelmedi. Ben de öncesinde okul turu yapmaya geldim, belki beni gezdirirsiniz diye düşünmüştüm." Minho söze atlayacağı sırada Changbin önce davranmıştı.

"Aslında bizim acelemiz var, sabah gezdirsem olur mu?" Changbin bir yandan Minho'yu çıkışa doğru sürüklemeye başlamıştı bile.

"Ah tabii, yarın görüşürüz o zaman Hyung."

Arkalarından el salladıktan sonra Hyunjin ve sevgilisi Jisung'a dönüp gülümseyip uzaklaştı, Jeongin.

***

"Changbin ne diyorsun?"

Changbin sıkkınlıkla nefesini verip oturduğu koltuktan kalkıp salon için yürümeye başladı.

"Felix bir şeyler biliyor. Yani biraz korkutucu takip edilmek, evet."

"Ve sen de aptal gibi ev adresini mi verdin ona?!" Minho koşarak pencereye doğru gitti, tüm sokağı kontrol etti.

"Sakin ol, Minho. Vermesem bile biliyordu adresimi zaten. Sadece... öylece direkt gel diyemedim, yazmam gerektiğini düşündüm." Kendisini koltuğa atıp konuşmasına devam etti, "Ayrıca gelmesine yarım saat var, ruh hastası gibi camda mı bekleyeceksin?"

"Aptal herif, o sapık seni aylardır takip ediyormuş. Nasıl bu kadar rahat olabiliyorsun?" Changbin'in karşısındaki koltuğa oturdu, masadaki bardağına uzanıp kahvesinden bir yudum aldı.

"Rahatım çünkü karşılaştım onunla, kafeden ayrıldığım gün farkettim takip ettiğini." Ellerini saçları arasından geçirirken kafasını cama çevirip devam etti, "Sonra da sınıfı boş bulduğum ilk gün, eşyalarını karıştırdım. Ve emin olabilirsin, hiçbir şey yapmaz. Biraz değişik seviyor beni sadece."

Minho gerginlikle içinde tuttuğunu nefesini verdi. Başını elleri arasına alıp düşünmeye başladı. Tam o anda zilin çalmasıyla ikili birbirine baktı, Changbin ayağa kalkıp kapıya doğru gitti. Bekledikleri gibi biraz erken olsa da Felix gelmişti.

İçeri geçip koltuğa oturduğunda Minho'nun sert bakışları altında ezildiğini hissetti Felix. Bakışlarını oynadığı parmaklarındam kaldırmazken önüne konan kahveyle irkildi.

"Hoş geldin," Changbin eliyle kahveyi gösterip içmesini istedi, " uzatmadan konuya gireceğim Felix. Ahn Seongmin ve Han Jisung hakkında bildiklerini anlat bize."

Felix anlatmaktan başka çaresini olmadığını düşündü, başta her ne kadar olayları ortaya çıkarıp Changbin'e yardım etmeyi istemiş olsa da kendisini ilgilendirmeyen bu konuyu uzaktan takip etmenin daha doğru olduğuna karar vermişti. Titreyen eliyle kahvesini eline alıp biraz içtikten sonra geri bıraktı.

"Seongmin, Jisung'u tehdit etti. Jisung'un Minho'dan ayrılma sebebi buydu."

"Nasıl tehdit etti?" Minho'nun sert bakışlarının yerini merak almışken Felix'e doğru yaklaştı.

"Senin ailen ve Jisung'un ailesiyle tehdit etti. Jisung başta ona karşı durdu ama pes edip senden ayrıldı."

"Ne yani? Seongmin'in saçma tehditinden korkup benden, bu yüzden mi ayrıldı? Korkak."

"Seongmin sıradan bir son sınıf öğrencisi değil. Onu hafife almayın, aralarındaki anlaşmayı bile bozmuş." Felix'in bu kadar net konuşması Changbin'i fazlasıyla şaşırtmıştı.

"Bin, oyuna giriyorum."

Felix ve Changbin, korkuyla Minho'ya baktılar. Minho'nun kendinden emin bakışlarıyla karşılaştıklarında hiçbir şekilde ikna edemeyeceklerini anlamışlardı.

***

Minho, oturduğu salıncakta hafifçe sallanırken o kadar dalgındı ki yanına gelen Juyeon'u farketmemişti bile.

"Hey, selam."

"Ah, selam Juyeon. Gelmişsin," yüzünde kondurduğu sahte gülümsemesiyle ayakta duran çocuğa baktı, "konuşmak istediğin şey nedir?"

Juyeon, -belki aylardır- hayalini kurup provasını yaptığı o anın içine girdiğinde oldukça gerildi. Bir anda söyleyip kurtulmak istedi.

"Hyung, uzun zamandır senden hoşlanıyorum." Gözlerini sıkı sıkıya kapamış, Minho'nun olumsuz bir yanıt vermemesi için içinden Tanrı'ya yalvarıyordu.

"Juyeon, benim hâlâ birisini tam olarak atlatamadığımı biliyorsun değil mi?"

Juyeon gözlerini açmış ama Minho'yla göz teması kuracak cesareti bulamamıştı.

"Onun yerini almama izin verir misin, Hyung?"

Minho duyduğu soruyla şaşırmıştı. Beklediği cevap bu değildi. Felix'ten Juyeon hakkında biraz bilgi almıştı, elbette Changbin'in Juyeon için güzel duygular beslemediğini bilip onu da araştırmıştı ve bilmesine yetecek kadar bilgiye sahipti. Juyeon'un Jisung'a benzemeye çalıştığını biliyordu ama asla böyle bir teklifte bulunacak cesareti göstereceğini düşünmemişti.

Düşündü. Juyeon'un nasıl bir piyon olabileceğini düşündü. Bu doğru muydu? Belki hayır, belki evet. Fakat harekete geçmesi gerektiğini ve eline bundan daha güzel bir fırsat geçmeyeceğinden emindi.

Şimdiden özür dilerim, Juyeon.

"Seni üzebileceğimi biliyor musun?"

Juyeon hızla başını salladı. Onun tek bir isteği vardı. O da Minho'ydu.

"O zaman," ayağa kalkıp Juyeon'a yaklaştı Minho, "dene ve yerini almaya çalış."

Ve o an, Minho yine beklemediği bir cevap aldı. Juyeon dudaklarını, kendi dudakları üzerinde hissetti. Bir süre tepkisiz kalsa da Juyeon'a ayak uydurdu.



~~~


Merhabaa!! Öncelikle... KINGDOM'U KAZANDIK, BAŞARDIK!! Artık perşembeleri rahat bir nefes alabileceğiz, çocuklarda dinlenebilecekler... gerçekten çok mutluyum.😼

Ve bu kadar geç yayımladığım için üzgünüm, hastane işlerim vardı ve birkaç zorluklar atlattım, büyük kararlar almak zorunda kaldım. Dolayısıyla buraya girmeye daha doğrusu fice devam edebilecek güç bulamadım kendimde.

Ayrıca sınavım çok yaklaştı, yirmi gün kaldı ve acayip gerginim eğer bölüm atamazsam umarım anlarsınız beni...

Umarım beğenmişsinizdir,,, oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın lütfen💘💘💘

lookalike | minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin