🏠otuzyedi🏠

5.4K 602 596
                                    


"Getir elini."
Elime değen kelepçenin soğukluğu ile ürperdim.

"Jisung nerde?" diye sordum kelepçe kilitlenirken. Kapıya doğru baksam da onu göremiyordum.

"Boş ver şimdi onu."
dedi Felix kalın ses tonuyla. Kafası yere eğilmişti. Terden ıslanmış saçlarına bakıp ben de odağımı önüme verdim.

Derin bir nefes alıp, ofladım.
OFFFFFFF.

"CIMOLOKKO."

Amına koduğumun çocuğu Seungmin'i saçlarından tutup önümdeki küvete daldırırken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Chan'ın beni boğduğu gibi şimdi ben de Seungmin'i boğuyordum. Ama suyun içinde dalin malin de yoktu. Buz vardı. Belki ölürdü. Ölürse intihar etti diyecektik.

"What you know about rolling down in the deep Seungmin?"

Şimdi ne oldu diye soracaksınız.
Anlatayım, kapıdan giren kişi Seungmin'di. Taeri'nin yaptığı işe yaramıştı. İlk beş dakika kurtulmuş olmanın verdiği şokla yerimizde kalakaldık. Juyeon ıslık çalıp sırtımıza vurmaya başlayınca Jisung sinirlendi ve madam Juyeon götünü kurtarabilmek için pencereden kaçtı. Seungmin de kaçmaya yelteniyordu ki ensesinden tutup bir tokatımla ayağımın altına aldım malı. Felix kocasını ve Chan'ı aradıktan sonra da biraz beynimizi dinlendirmeye karar verdik. Ben nerdeyse kapıyı sökmek üzereydim. Bir daha açılsın istemiyordum.

Seungmin nefes almaya çalışırken aniden tekrar kafasını suya soktum.
"Three, two, one, zero. Başladı kaptan sona kalan hero. Köpürürsün?"

O sırada kafası suyun altındaki Seungmin'in çırpınmaları şarkıyı devam ettirdi...
"Blop blop blop."

"BURASI MERKEZ FIGHT KLOP."
Resmen çok uyumlu bir ikili olmuştuk. Acaba Ben Fero da söylemeli miydik? Heceler arası öteki dünyaya gidiş geliş...

Felix'in bizi videoya aldığını gördüğümde elimle zafer işareti yaptım ve malın kafasını dışarı çıkardım. Saçlarından dökülen su damlaları ağzından çıkanlarla birleşiyordu. İğrenç bir manzara. Kuran yırtan kıza benziyordu yemin ederim.

"M-m-minho, d-dur artık."

"Durayım mı Felix?"

Felix gülüşlerinin arasında zorla,
"Tamam tamam yeter, bayramlarda projeksiyonda oynatacak malzememiz çıktı." diyebildi. Ben de ıslanmış ellerimi saçlarından çekip havaya doğru salladım ve ayağa kalkarken yatak odasında bulduğumuz kelepçeyle Seungmin'i taharet musluğuna bağladım. Polis kelepçesi sanabilirsiniz ama hayır, tüylü bir kelepçeydi. Ve evet, taharet musluğu çünkü kelepçeyi takacak daha mantıklı bir yer varsa siz söyleyin?

"Ne yaptınız?" diyerek içeriye girdi Jisung.
Felix de o sırada telefonuna gömülmüş vaziyetteydi. Büyük ihtimal komik edit yapmaya çalışıyordu. Hiçbirimizin gülmeyeceği türden. Sadece replikleri aYnEn bÖylE yazıp geçiyordu. Yaşlı mizahı.

Jisung'un arkasından giren Chan ve Changbin'i görünce ellerimi alkış yaparak birbirine sürttüm ve geriye doğru bir kaç adım attım. Chan'ın gözündeki ifadeyi en son, son kalan manduyu yediğimde görmüştüm. Bu çok sinirli demek oluyor. Chan'ın iki şeyine dokunmayacaksınız. Bir, yemeğine...İki, haysiyetine...

Dolandırıcıların da bir haysiyeti vardır.

"Well well motherfucker. Kendini nasıl açıklamak istersin?" dedi Kevin'i taklit ederken. Felix iyi ingilizcesiyle olayı anlatırken Kevin'in aksamını aynen geçirebilmişti. Chan da anında kapmıştı tabii ki.

"Ö-özür dilerim abi."

"Duyamadım?"

"Özür dilerim..."

medyum' minsungWhere stories live. Discover now