cruentis genu

49 7 9
                                    

"Canım acıyor anlamıyor musun?"

"Hey! Sana diyorum."

"Sylvie sana inanamıyorum?! Tanrı aşkına, 30 dakika içinde varabileceğimiz mesafe senin yüzünden bir buçuk saate çıktı. Beni yavaşlatacağını bilseydim asla yanıma almazdım."

Sylvie pantolonun diz hizasına yapışmış minik çakıl taşlarını temizlemekle uğraşıyor bir yandan da dizinde ki acıya rağmen yürümeye ( daha doğrusu koşmaya) çalışıp aramızdaki mesafeyi git gide kapatıyordu.
Onu kesinlikle almamalıydım. Tamam, belki biraz haksızlık ediyordum, az önce kendi dikkatsizliği yüzünden düşmemişti, ama yolda beni o kadar yavaşlatmıştı ki sokakta sinir krizi geçirecektim.

"Betsy, yalvarırım biraz durmamız lazım. Sanırım dizim kanıyor."

"Sylvie!"

"Betsy..."

"Bak işte bu biraz dramatik oldu."

"Sayende." kendi kendine iç çekti ve gözlerini devirdi bu büyük iç çekişin ardından öyle bir ofladı ki az kalsın mevsimleri karıştırıyordum. Hatta abartmak gerekirse rahatlamıştım, çünkü yol boyu epey bir ter dökmüştüm. Vantilatörün karşısına geçmek gibi bir histi.

"Getir bakalım dizine ne olmuş?" biraz sinirli daha doğrusu kaprisli bir şekilde söylemiştim ama gerçekten bir şey olabileceğinden de korkmuştum. Sylvie dayanıklı biriydi, öyle kolay kolay durmak istemezdi. İkimizde olduğumuz yere çöktük. Pantolonunun diz kısmı dediği gibi kan içindeydi ve büyük bir ölçüde yırtılmıştı. Elimdeki kitabı çantama attım ve Sylvie'nin yarasına değmemeye dikkat ederek pantolonun rahatsız eden parçalarını elimle yırttım. Sylvie kendi kendine söyleniyor yaraya bakmıyordu bile.

"Merak etme ölmedin, ama bu bacağına veda etme vaktin geldi."

"Ne! Ne diyorsun sen yahu!" Bu endişeli hali beni güldürmüştü. Benim gülmem de onu. En azından ortamdaki bu kötü havayı dağıtmıştık.

"Merak etme, endişelenecek bir şey yok. Sadece kesilmiş. Yerde cam vardı herhalde.

"Çakıl taşları yüzünden olmuş olmalı. "

"Sanmam." Dedim bacağına yapışmış olan cam parçasını elime alırken. Beyaz ve kalındı. Büyük ihtimalle bir soda şişesinin parçası olmalıydı.

"O nereden çıktı içinden değil, değil mi?" Endişeli sesi artık sakin bir haldeydi. Sadece ne olduğunu anlamaya, yaşananları kavramaya çalışıyordu.

"Hayır, yaranın içine girmemiş. Kenara yapışmış, ama kesen kesinlikle bu olmalı. Baksana çakıl taşlarına, nasıl bu kadar büyük bir yara açmayı başarabilsinler? 3 yaşında değilsin nihayetinde. Ayrıca çok derin bir kesik." Ben yarayı inceleyip ne yapmam gerektiğini düşünürken ortamda bir sessizlik oldu.

"Betsy, ne oldu az önce?" Bu sessizliği bölmeye cesaret eden ise Sylvie idi.

"Açıkçası bilmiyorum, hiçbir şey görmedim sen?"

"Yürürken arkadan gelen koşması sesini duyuyordum, ama birinin günlük sabah koşusu falandır diye aldırmadım. Zaten oldukça arkanda kalmıştım ve arkamda neler oluyor diye bakmak için vakit kaybedemezdim.

"Peki nasıl düştün bir anda?"

"Dediğim gibi, arkada bir koşu sesini duyuyordum, ama aldırış etmedim. Fakat ayak sesleri yaklaştıkça bir garip hissettim. Parkın ortasındaydım ve sen önümdeydin ne olabilirdi ki... Yine de kendimi sağlama alıp adımlarımı hızlandırdım. Tam en son arkama bakacakken bir adam tek başına çok hızlı bir şekilde koşuyordu. Sanki bir şeyden kaçar gibi ve omuz attı. Bilerek yaptığını sanmam, sanırım bir şeyden kaçıyordu ama görünürde ondan başka kimse yoktu."

XII | harry stylesWhere stories live. Discover now