12

910 141 45
                                    

wooyoung zil çaldığında çantasını toparlamış ve arkadaşlarının nereye gidiyorsun sorusuna yanıt vermeyerek sınıftan çıkmıştı. çantanın kolunu tek omzuna takarak henüz sınıftan yeni çıkan felix'in yanına ilerlemişti.

"yongbok-ah"

felix duyduğu ses ile arkasını dönmüş ve arkadaşlarına gitmelerini söylemişti. minho felix'e sonra görüşücez bakışları atarak diğerleriyle kantine gitmişti.

"ne oldu?"

wooyoung felix'in karşısında durmuş ve gülümseyerek mullet saçlı çocuğun saçlarını karıştırmıştı. felix kaşlarını çatıp saçlarını olabildiğince düzelttikten sonra tekrar aynı soruyu yöneltmişti.

"okuldan kaçalım"

"ne?"

"gel hadi"

wooyoung felix'in elinden tutarak çıkışa sürüklemiş ve arka bahçeye çıkarmıştı. ilk çantasını boyundan biraz uzun olan duvardan arka tarafa fırlatmış, ardından ellerini birleştirip binevi felix'e basamak yapmıştı.

"başımıza bela alırsak bütün sorumluluk sende wooyoung"

"tamam güzelim çık hadi"

felix göz devirerek wooyoung'un eline basmış ve yardımlarıyla duvara çıkabilmişti. aşağı atladığında wooyoung'ta hızlıca arkasından çıkmış ve yerde duran çantasını alıp felix'le beraber yürümeye başlamıştı.

"nereye gidiyoruz?"

"bilmem"

"ne demek bilmem?"

biraz yürüdükten sonra wooyoung durmuş, felix'te haliyle durmak zorunda kalmıştı. wooyoung hemen önlerinde duran bisiklete ilerlemiş ve kilidini açarak felix'e gülümsemişti.

"gezeriz diye düşündüm"

"oha!"

felix hemen binmek istediğini söylemiş ve wooyoung'un arkasına yerleşmişti. wooyoung pedala asıldığında sürmeye başlamış ve belinde ki eller yüzünden dikkatinin dağılmamasını ummuştu.

bir süre seul sokaklarında dolaşmışlar,ardından han nehrine gitmişlerdi. felix başını wooyoung'un sırtına yaslamış ve hafif esen rüzgarın tadını çıkartmıştı. wooyoung ise sevdiği çocukla beraber vakit geçirmenin.

"başka bir ismim daha var biliyor musun?"

wooyoung felix'in sesi ile kendine gelmiş ve bilmediğini söylemişti.

"asıl ismim felix ama koreye geldiğimde yongbok'u kullanmaya başladım. diğer ismimi bilen pek kişi yok"

"her iki isminde sana çok yakışıyor"

"ne önemi var, alt tarafı bir isim?"

"insanların isimleri karakterlerini oluşturur lix"

"lix mi?"

"sorun olur mu böyle seslenmem?"

"hayır olmaz, uzun zaman sonra duyunca garip geldi"

"anladım"

oldukça huzurlu ve sakin geçen dakikaların ardından bisikletin önüne kedi çıkması ile son bulmuştu. wooyoung kediye zarar vermemek için direksiyonu sağa kırmış ve felix ile yeri boylamışlardı.

"yongbok? iyi misin?"

"iyiyim"

wooyoung kafasını kaldırmış ve yanında uzanan felix'e bakmıştı.

"canın acıyor mu? yaralandın mı?"

aceleyle felix'in yanına gitmiş ve vücudunu kontrol etmişti. tanrıya şükür ki ikisine de bir şey olmamış, ufak çiziklerle atlatmışlardı.


"gel uzan,bulutlar çok güzel"

felix gülümseyerek omzunu patpatlamış ve wooyoung'un uzanmasını istemişti. wooyoung beklemediği bu hamle ile ilk biraz utanmış,ardından felix'in omzunda ki yerini almıştı.

havada süzülen bulutları şekillendiriyor ve hayvanlara benzetiyorlardı. şu an ikisi de halinden memnundu, az önce ufak bir kaza geçirseler bile hayatlarını yaşamaya devam ediyorlardı.

"kabul ediyorum"

"neyi?"

"çıkma teklifini"

•••

sevgili oldular!?!?!

final yakındır arkadaslar fic boka sarıyor <3

ass, woolixWhere stories live. Discover now