10

286 48 0
                                    

Düğün günü, parlak ve güzel Bulut Kovuğu'nda doğuyor. Gusu sabahlarının kendine özgü olan hafif sisi, çimlerin üzerinde parıldıyor ve akla gelebilecek her yüzeyin üzeri kırmızı ile örtülü. Vermilyon ipekler, özenle dövülmüş altın danteller ve boncuklu kumaşlar Xiao Zhan'ın gördüğü her yeri süslüyor, bir şans ve iyi dilek denizi. Normalde katı ve ağırbaşlı olan Bulut Kovuğu, törenden önce konuklar birbirleriyle sohbet ederken kahkahalar ve tezahüratlarla dolu. Artık bu gün, nihayet yaşandığına göre çoğu misafir, haftanın başlarındaki anlamsız dedikodulara dalmaktansa ev sahiplerini övmeye daha meyilli görünüyor. Havada bir hafiflik, Xiao Zhan'ın her nefes aldığında ciğerlerini doldurduğunu hayal ettiği bir sevinç var.

O ve Yibo bir köşeye gizlenmiş durumda, sadece göz önünde olmayacak kadar gizliler. Aralarındaki kaynaşmalara o kadar kapıldılar ki, kimsenin onlar için zamanı yok ve Xiao Zhan, bu dikkat dağınıklığı için minnettar. Bu kadar halka açık bir etkinlikte olmak ve onun merkezi olmamak, aslında bu bir tür roman gibi geliyor. Başıboş bir esinti Xiao Zhan'ın burnunu gıdıklıyor ve o kaşıyor. Bir saniye sonra alışkanlığı devreye girerek elini çekiyor, fakat o temiz, üzerine kapatıcı veya fondöten sürülmemiş.

Başka bir yenilik: makyaj yapmak zorunda olmamak.

Yibo onun yanında titriyor, ayakları üzerinde zıplıyor ve neye odaklanacağına karar veremiyormuş gibi etrafına bakınıyor. Xiao Zhan onu bu kadar gergin görmeyeli uzun zaman oldu.

"Sakin ol," diyor, Yibo'nun gözleri ona kayınca eğlenerek. Uzanıp Yibo'nun omzuna elini koyuyor ve sertçe aşağı doğru bastırarak, hareketsiz kalmadan önce içinden gelen titremeyi hissediyor. "Bugün gerçekten heyecanlanmışsın, bununla ne ilgisi var?"

Yibo, "Engel olamıyorum," diye yanıtlıyor. Artık tüm vücudu bir yukarı bir aşağı zıplamadığına göre, şimdi de elleriyle kıpırdanmaya başlıyor ve indirmeden önce tırnaklarını yemek ister gibi ellerini kaldırıyor. Televizyonda olmanın bile düzeltemediği kötü bir alışkanlık. "Heyecanlanmadın mı, Zhan-ge? Bunca zamandan sonra nihayet oluyor."

Xiao Zhan, bu evrendeki zamanlarından bahsetmediğini bildiği için gülümsüyor.

"Gerçek hissettirmiyor, değil mi?" soruyor.

Yibo, gözleri ışıl ışıl parlayarak ona dönüyor ve "Onlar için mutluyum." diyor.

Xiao Zhan'ın kalbi sıkışıyor ve Yibo'nun elini tutuyor, parmaklarını aralarına geçiriyor, yumuşak bir şekilde "Ben de." diyor.

Yibo sırıtıyor ve Xiao Zhan yakından baktığında, boynunun dibinde cüppesinin olduğu yerde küçük kırmızı bir nokta görebiliyor. Bunu görmesi, özellikle Xiao Zhan kendi vücudunda taşıdığı bir diğer eşini hatırladığında, ona bir ısı ve minnettarlık dalgası gönderiyor.

Dün gece tavşan çayırından döndükten sonra, Yibo ve Xiao Zhan birlikte yatağa girmişlerdi, kendilerinin farkında olamayacak kadar çok çıldırmışlar ve buraya geldiklerinden beri ilk kez birbirlerine dokunmalarına izin vermişlerdi. Eller beceriksizce tenin olabildiğince her yerini kavrayarak, Yibo ile kuşatılmış halde, teninin tuzunu tadarak, nefes nefese içerek, Xiao Zhan hayatının geri kalanını bu şekilde yaşayabileceğini düşünene kadar, birden fazla yollar ile kendini salıverme yaşanmıştı.

Elbette bu mümkün değildi, ama yeni günün şafağında bu, Yibo'daki izini görmenin derinlere yerleşmiş memnuniyetini silmeye yetmedi.

"Umarım hiçbir şey olmaz," diyor Yibo, kaşlarını çatarak. Yibo alt dudağını endişeyle dişlerken Xiao Zhan hayallerinden çıkıyor. "Bugün o kadar sakin geçmeyecek gibi geliyor."

we became a story ;; yizhan IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin