Bay Christopher

1K 170 130
                                    

Yazım yanlışlarını kontrol edemedim çünkü çok uykuluyum, affedin 😔

______

"Oppa, bu senin yaptığın gibi olmuyor!" dudaklarını büzmüş, sinirle kendisine bakan kıza gülümsedi. "Çünkü işin içine duygularını katmıyorsun." Onu rahatlatmaya çalışıyordu. Olumsuz düşünceleri yeteneğini gölgeleyebilirdi.

Karmaşık yüz ifadesiyle ona baktı küçük kız. "Neyden bahsettiğini anlamıyorum Min
oppa." Minho sahneye oturup, kıza da oturmasını işaret etti. "Şöyle düşün, minji; senin yaptığın sanatın en önemli noktası, duygular ve hikayedir. Sahnenin bir hikayesi yoksa, duyguları yansıtıyorsa güzelliğin hiç bir önemi yok." Kendisini pür dikkat dinleyen kıza bakıp devam etti. "Eğer koreografin üzgünse, izleyenler bunu hissetsinler. Seninle ağlasınlar. Eğer aşıksan, seninle aşık olsunlar. Duygularını, hikayeni mimiklerine ve hikayene yansıtman gerekli."

Minji yanaklarında birikmiş havayı serbest bıraktı. "Oppa, gerçekten... Sana hayranım, düşüncelerine saygı duyuyorum fakat bir gün senin kadar iyi olacağımı düşünmüyorum." dedi dudaklarını umutsuzlukla sarkıtırken. Minho yanındaki kızın saçlarını okşadı yavaşça. "Böyle düşünmeyi acilen kesmelisin Minji. Bu yenik ifade asla Lee Minho'nun öğrencisine yakışmıyor. Kimse bu işi annesinin karnında öğrenmedi. Böyle düşünmeye devam edersen, aksi takdirde bende sana verdiğim özel dersi kesmeyi düşüneceğim." Sesindeki ton tehdit barındırsa da, o bunu sadece kızı bu işe adamak için yaptı.

Bu kızda ışık vardı. Doğru eğitimle çok iyi olacaktı ve minho, bunu yapmak istiyordu. Onda ki ışığın sönüp kaybolmasına razı gelmek istemiyordu. Ona ne ara alıştığını bilmiyordu, bildiği tek şey bu kızda şeytan tüyü olduğuydu.

Kız telaşla büyük olana döndü. "Hayır lütfen! Tamam, oppa bir daha böyle konuşmayacağım. Lütfen özel dersi bırakma." Yalvaran gözleriyle minho'nun ellerini tuttu. Minho boyunun avantajıyla kıza yukardan bakıyordu. Kahkaha atıp saçlarını karıştırdı. "Ah, küçük yaramaz bir kız çocuğuyla uğraşmak istediğim son şey bile değildi, ama seni sevdim. Bu yüzden korkmana gerek yok. Sadece şakaydı."

Kız geri çekilip kollarını göğsünde birleştirirken, "saçma bir şaka anlayışınız var öğretmenim."diye homurdandı ağzının içinden. "Seni küçük canavar-" öne doğru atak yaptı onunla uğraşmak için. Karnını gıdıklamaya başladığı kız sahnenin ortasında yatarken, kahkahalar yüzünden sesi kısılmıştı.

Minho çocukları sevmezdi. Minho, direkt olarak insanları sevmezdi ama şu an kulaklarına gelen kıkırdama ona huzur veriyordu. Onunda gülmekten gözleri yaşatmıştı tıpkı gıdıkladığı kız gibi.

"L-lütfen d-dur artık oppa!" dedi kahkahalarının arasından. Minho küçük kızın istediğini yapıp durdu. "Artık bu kadar eğlence yeter. Odana çıkıp dinlen, Minji." dedi geri gelen otoritesiyle.

"Sende Han oppanın yanına mı gideceksin yoksa?" dedi imayla. Minho'nun dudakları şaşkınlıkla aralanırken, "ne?" diye mırıldandı.

Küçük kız onun ifadesine güldü. Resmen bir çocuk tarafından küçümsemseniyordu şu anda!

"Hadi ama oppa, ona nasıl baktığını gördüm. Sevgili misiniz?" Yavaşça kumral olana yaklaşmış, heyecanla onu izliyordu. Pekâlâ, bu küçük kızın böyle işlerle ilgilenmesi kumralı şok etmişti.

Dudaklarını ıslatıp başını iki yana salladı. "Aklından neler geçiyor bilmiyorum ama aramızda düşündüğün gibi bir şey yok minik canavar. Biz sadece arkadaşız." dedi bir yandan da etrafı kontrol ederken.

En azından daha değillerdi. Tabi bunu o küçük canavara söylemeye hiç niyeti yoktu.

Jisung, akademiyi gezdirme bahanesiyle sürekli yanına geliyordu. Minho artık mavi saçlının kendisiyle ilgilendiğini düşünmeye başlamıştı. Ayrıca yan yanayken çok eğleniyor, birbirlerini tamamlıyorlardı. Gerçek anlamda, tam olarak.

"Peki oppa, sen öyle diyorsan..." derken ayağa kalkıp yerdeki çantasını aldı küçük kız. "Neyse, ben gidiyorum! Görüşürüz Minnie." El sallayıp arkasını döndü.

Minho onun arkasından bakmayı kesip ayağa kalktı. O da süitine gidip duş almalıydı. Oldukça terleşmişti ve kaslarının uyuşmaya başladığını hissediyordu.

Kapıdan çıkacağı sırada içeri giren bedenle durmak zorunda kaldı.

Sarışın kıvırcık saçları alnında dağılan, siyah takım elbisesi bedenini sıkıca saran adam ona bakarak gülümsedi. Görüntüsüne tezat tatlı duruyordu fakat yaydığı aura tamamıyla ona dominant bir hava katıyordu. "Merhaba Bay Lee." diyerek kendisine elini uzatan adamın yüzüne dümdüz ifadeyle bakmaya devam etti.

Tanrı aşkına, o yabancıları sevmezken neden sürekli birileri onunla tanışmaya çalışıyordu!

Birileriyle konuşmak zaten onun için bir ölüm gibiydi. "Merhaba Bay...?" Adam mahçup olarak elini indirdi. "Kabalığım için kusura bakmayın. Ben Christopher Bang." dedi yabancı aksanıyla.

Minho tanımadığı adamla yaptığı konuşmayı kısa tutmak adına başıyla onayladı sadece. "Memnun oldum Bay Christopher." dedi soğuk sesiyle. "Lakin fark ettiyseniz, şu an acalem var. Konuşmak istediğiniz-" devam edeceği sırada sarı saçlı onun lafını böldü. "Hayır, hayır. Amacım sadece sizin gibi bir sanatçının akademi de olduğunu duyunca tanışmaktı."

Minho yapmacık olduğu belli olan bir gülümseme sundu ona. "O şeref bana ait, Bay Christopher. Güzel düşünceleriniz adına teşekkür ederim." dedi kibarca.

O ne olursa olsun, hangi konumda olduğunu unutmazdı. Kibar olmalıydı çünkü ondan istenen buydu.

"Minho." Salonda yankılanan tanıdık sesle ikisi de kapıya döndü.

Jisung, korkutucu derecede sakin bir ifadeyle kendilerine doğru geliyordu. Minho mavi saçlının ne düşündüğünü anlayamadı. Ne düşünmeliydi?

Lanet olsun, onu kıskanmış mıydı?

Asıl soru, onu kıskanması için ortada bir sebep var mıydı? Hayır.

Minho hayal dünyasından çıkmalıydı.

Sarışın olanı fark ettiğinde ona döndü. "Dostum Felix çıldırmış durumda. Ne diye ona haber vermeden ortadan kayboluyorsun ?" Chan, onun söyledikleriyle gerilirken, endişeli yüz ifadesiyle "ciddi misin? Haber vermeyi unutmuşum!" dedi.

Minho görmezden gelindiği ortamda daha fazla durmak istemedi. Jisung ilk önce kendisine seslenmiş, daha sonra selam bile vermemişti. Hatta bu sarışın adamla nereden tanıştıklarını da çözememişti.

Sıkıldığını hissettiğinde gitmek için haraketlendi. Kapıdan çıkacağı sırada, "nereye gidiyorsun?" diyen mavi saçlı yüzünden durdu. "Odama çıkacağım, Jisung. Oldukça yorgunum." dedikten sonra kapıdan çıktı.

Evet, o ilk defa mavi saçlıyı ardında bırakabilmişti.

En azından şimdilik öyle olmuştu.

____

Burayı unutmanın sebebi ficin diğer ficlerime oranla beğenilmemesi 😔 üzgünüm.

Kısa bölümler yazdığımın farkındayım ama kısa kısa, daha sık bölüm atmayı amaçlıyorum.

Iyi geceler🧚🏻‍♀️ <3

salvatore • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin