4.bölüm: Kızıl Şeytan

382 354 188
                                    


Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. :)

" Zihnimin en ücra köşelerinde kimsesizliğin mabedinde kayboldum."

🔫🔫🔫🔫🔫

Zihin insanın korkularının bir çığ gibi büyüdüğü tehlikeli bir tutsaklıktı. Bir hapis. Bir zindandı. Kör bir kuyuydu.

Atılan çığlıklara verilen hazin sonun umutsuz başyapıtıydı.

Bu yüzden zihin hiçbir insanın altedemeyeceği kadar dolambaçlı bir tuzak, karanlık okyanuslarda atılan kulaçlara sayılan  bir nimetti.

Ölüm yoluna atılan viran çırpınışların buruk ezgisiydi.

Atan kalbin bozulan ritmi, ölmeyen birinin ölüme attığı varoluş öyküsüydü.

Bir kayboluş öyküsüydü.

Bir kaybediş , bir kayboluş , bir yaşam öyküsüydü.

Dilimden düşmeyen hıçkırıkların, sessizce akan yaşların sorumlusuydu.

Umutla yeni yarınlara bakan gözlerimdeki umutsuzluk sürgünümdü.

Korkularımla büyüttüğüm küçük kızın ellerine verilen ölüm mektubunda yazılanlara inat yaşam için attığı naralardı.

Tüm sustuklarıma inat konuşmak isteyen dilimin fütursuzca attığı çığlıklarının yol açtığı , habersizce çağırdığım ölümün kendisi. Benim hiç başlamamış olan hikayemin sonuydu.

Yerde acıyla kıvranan bedenimdeki her bir parça ruhuma sirayet eden korkunun bekçiliğini yapıyor beni umutsuz bir bekleyişe sürüklüyordu.

Ben ölümü bekliyordum. Kendi sonumu kendim yazmıştım ve şimdi ölümün sonumu getirmesi için tek gereken beni bulmasını beklemekti. Gerçi ölüm beni bulmasada ben çoktan ölüme kendi ellerimle kendimi gönderiyordum.

Ölümden kaçarken kendini ölüme sunan bir adaktım.

Cehenneme giden zalimlerin arasındaki kimsenin kabul görmeyeceği kadar masum ve aynı zamanda bir o kadar da suçlu bir ruha sahip cennetin kabul etmeyeceği bir kayıp ruhun arafta kalmaya mahkum edilen bir et parçasıydım.

İlk kaybedişim olmadığı gibi son kayboluşlarım da değildi.

Toprağın içine gömülmüş olan badenim ve kalkmaya gücü olmayan biçare halimle enkazdan hallice olan ben bedenimdeki kesiklerin ruhuma sirayet edip sızım, sızım sızlatarak beni bahşedilmez bir acıya ev sahipliği yapıyordu.

Diner sandığım gözyaşlarımın yerini yeni yaşlara bırakırken ağzımdan kaçan fütursuz hıçkırıklar engel olunamaz acının ilk sahnesinde bir ön gösterimdi adeta.

Acının eşiğinde çırpınan küçük kız çocuğunun korkunun esiri  olan benliğime yenilerek beni çok büyük bir yıkıma doğru sürüklerken zihnimden geçen tek düşünce               "  ölümdü.  " 

Ölmek; uçmayı öğrenemeyen bir kuşun kanadı kırık yetim kalmış ve  anne özlemiyle kavrulan kimsesizliğin mateminde özgürlüğüme biçilen hapishaneydi.

Ölmek ; doğduğum gün kaderime altın harflerle yazılan kadersizliğimdi.

Ölmek; özlemiyle yanıp yanıp küle döndüğüm çocukluğuma edilen vedanın büyüklüğüne biçilen emsalsiz kaftanıydı.

Ölmek; boynuma takılan tasmadan kurtuluş biletimdi.

Ölmek; gözlerimdeki hüzün, kalbimdeki hiç geçmeyen yara , yaşayamadığım bana dayatılan hayatın , hayallerimden yoksun geçirilen ömrüme biçilen ömrün son dakikalarıydı.

BABA KATİLİ : KANAYAZI MAHALLESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin