five

100 22 34
                                    

Kaç yaşında olduğunun bir önemi yoktu. Veya kaç yıl yaşadığının. Ne kadar başarısız olursan ol, bir şeyleri başaramadığında yaşadığın o his, hep aynı kalıyor.

O hissin verdiği o kötü tat, defalarca denemene rağmen beceremediğin tonla şey ve bir zaman sonra duymaya başladığın hayal kırıklığı.

Defalarca kaybetmek, her zaman iyi bir yol inşa etmiyordu. Yenildikçe büyümek yerine bazıları kaybettikçe küçüldü.
Ufaldı, ufaldı ve kimileri toz olup görünmez oldu.

Ne tekrar büyümeye güçleri ne de kazanmaya hevesleri vardı. Kaybetmek artık tatlı bir alışkanlık olarak kaldı.

On yaşına kadar her küçük kız gibi hayalleri ve hedefleri olan bir kızdı Chuu.
Sınıfında çok başarılıydı ve herkesten fazla çalışırdı. Öğretmenleri onun başını okşayıp gayretini takdir ederler onu sınıfa örnek gösterirlerdi. Bu sayede başarının ve çalışmanın takdir edilen bir şey olduğunu öğrendi.

İyi gidiyordu, bir yere kadar.
Sonra her şey yavaş yavaş bozuldu.

Önce azmi, sonra hevesi yavaş yavaş ayrıldı ondan. Tökezledi, düştü, kendi kalktı ve sonra tekrar takıldı. Her gencin gireceği çıkmaz sokaklardan birine girdi.
Engebeli yol bir sınav gibi kızı test etmek için inşa edilmişti sanki. Test bitti ama Chuu hâlâ o yoldan çıkabilmiş değildi.

Çıkmaza girdiği esnada ona yol gösteren birileri olsaydı eğer, bu yaşta bu kadar başarısızlık ve pişmanlık olmazdı belki de hayatında.
Hâlâ bazı akşamlar eğer öyle olsaydı gibi kelimeler kullanmaktan alıkoyamıyordu kendini.
İçinden bir ses bu sen değilsin diyip duruyordu.
Olmak istediğiyle olduğu kişi sürekli çakışıyor, Chuu'nun aklını eşeliyordu.

Fakat kendini bir kaybetmiş olarak tanımlayan Chuu, artık bunları hiç umursamıyordu.
Olan olmuştu, artık değişim zordu. Kendini kabullenmeli ve en iyisini bulmaya çalışmalıydı.
Annesi hep ne diyordu hem...
"Hiç bir şeyi çok düşünme, hayat kısa Chu."

"Bir daha tekrar eder misin?" dedi Bay Reigen. Ses tonu sıkıldığını anons ediyordu adeta.

Öğretmenler odasının en kötü yanı havasız olmasının yanı sıra kolonya ve ter kokmasıydı. Günün belirli bir vaktini burada, Bay Reigen'in masasının hemen arkasındaki sandalyede oturarak geçiriyordu kız.

Kıyafet kurallarını ihlal edip durması, marketten arakladığı ojelerle boyadığı rengarek tırnakları, uzun saçları ve onları toplamaması başına devamlı bela açıyordu.

Bu sebeplerden dolayı hep öğretmenler odasındaydı. Artık burada ona ait bir sandalyesi bile vardı. Tüm öğretmenler kenarda duran ceza sandalyenin Chuu'ya ait olduğunu biliyordu.

Fakat bugün öğretmenler odasına kendi özgür iradesiyle girmiş. Akşam pembe ojelerini silmiş ve girmeden önce saçını sıkıca toplamıştı. Bay Reigen bunalmış bir halde Chuu'ya baktı.

"Tekrar eder misin dedim."

"Anlattığım gibi Choi Soobin o kuşu öldürdü. Ayrıca köpeğimde onun evinin civarlarında kayboldu. Yani onuda Soobin'in öldürdüğünü düşünüyorum. "

Bıkkın haliyle gömleğini yakasından tutup kendine hava yaptı.
"Hmm sonra."

"Bunun hakkında bir şey yapmanızı istiyorum. Onun için buradayım. Başka hayvanlarada zarar verebilir hatta insanlarada. Rehber öğretmen değil misiniz? Onunla konuşun ya da ne biliyim ailesiyle görüşüp terapi görmesi gerektiğini söyleyin."

Chuu'nun tek istediği Soobin'in yaptığının cezasız kalmamasıydı. Küçük bir uyarı bile olsa kendini şanslı hissedecekti.

"Daha ne kadar ileri gidebilir? Onu bile bilemiyoruz. Belki başka kötü şeylerde yapıyordur. Hırsızlık, gasp, adam yaralama, soygun..."

Sick Thoughts | SoobinWhere stories live. Discover now