1.4

1.7K 221 247
                                    

Merhaba ben bölüm yazabildim 1 tane hemen atim dedim

*

Akşam saatleri olduğu için hava karanlık olsa da insanlar canlıydı. Şehrin biraz daha işlek bir kesimindeki avm rengarenk ışıklarla donatılmıştı. Seungmin otobüsten indiği gibi avm'ye girdi ve yürüyen merdivenlere yöneldi. En üst kata, sinema salonuna çıkarken cebinden telefonunu çıkardı. Chan'ın numarasını bulup tuşladı ve telefonu kulağına götürdü.

Karşı hattan heyecanlı bir ses duyuldu. "Alooo?"

"Ben geldim." dedi Seungmin. "Yukarı çıkıyorum. Neredesin?"

"Sinema salonunun tam önünde."

"Tamam." Telefonu kapatıp cebine koyduğunda ditekt yüzüne kapattığı için kendini kötü hissetmişti ama bu üç saniye sürmüştü. Yürüyen merdivenlerden ayrılıp sinema salonuna doğru yürürken mağazalardaki camlardan yansımasına baktı. Saçları düzgündü, değil mi? Açık mavi bir kot ve gri hoodie çok mu basit durmuştu? Hyunjin'e fark ettirmeden onun far paletinden çok ama çok belirsiz bir göz makyajı da yapmıştı. Gerçi, neden göz makyajı yapmıştı ki? Lip balmı yeterliydi sonuçta.

Dış görünüşüme dikkat eder oldum. Düşünceler içerisinde yürürken ileride onu bekleyen Chan'ı gördü. Siyah dar bir kot üstüne siyah bir tişört giymişti ve şaşırışmayacak şekilde de siyah bir deri ceket vardı üstünde. Elindeki telefonu evirip çevirirken ayak parmakları üzerinde yükselip alçalıyordu. Birini beklerken hep böyle yapıyor, diye düşündü Seungmin.

Chan etrafına bakınırken tesadüfen Seungmin'i gördü ve anında telefonu tuttuğu elini kaldırıp salladı. Seungmin de gülümsemesine engel olamayarak ona doğru yürüdü.

"Hoş geldin." dedi Chan, yine o ışıltılı gözler ve insanı mest eden gülüşüyle. Enerjisi Seungmin'i de ele geçirmeye başlamıştı zira uzun olan artık istemsizce gülümsemeye başlamıştı.

"Hoş bulduk." Seungmin gülümsediğini fark ettiği anda boğazını temizledi. "Şey, önce film mi izleriz yoksa yemek mi yeriz?"

İşte bunu düşünmemişti Chan. "Bilmem ki... Aslında 19.45 seansına çok güzel bir bilimkurgu filmi var. Filme kadar yemek yiyebiliriz istersen?"

"Bilimkurgu mu?" Kelimenin tam anlamıyla gözlerinin içi parlamıştı Seungmin'in. İşte şimdi gülümsemesini bastırmasına gerek yoktu. "O zaman neden bekliyoruz?"

"Yemek yiyoruz yani." dedi ve gayri ihtiyari göz kırpmış bulundu Chan. Bu neydi şimdi abi?

"Aynen öyle." Seungmin, kendisine göz kırpan Chan yüzünden mi yoksa bilimkurgu filmi izleyeceği için mi heyecanlandığını göz ardı etme kararı almıştı.

Beraber fastfood kısmına doğru yürümeye başladılar. Yürürlerken elleri birbirine çok yakın olmasına rağmen Seungmin'in elini tutma girişiminde bile bulunmamıştı Chan. Fakat Seungmin asla yakınlığı yadırgamıyor, sarışın çocuğun dibinde yürümekten şikayetçi olmuyordu. Arada omuzları değiyordu ve Chan iç sesiyle fanboy çığlıkları atıyordu.

"Pizzaya ne dersin?" diye sordu Chan, yanındaki Seungmin'e dönüp.

Seungmin duvardaki büyük menüye göz gezdirdi. "Olabilir aslında." Sonra aklına gelen şeyle yanındaki çocuğa baktı. "Ama baharatlı şeyler yiyemiyordun sen?"

Chan dudaklarını büzdü. "Sürekli dışarı çıkmıyoruz ama. Hem hafif bir şeyler bakarım kendime."

Başını iki yana salladı Seungmin. "Çocuk gibisin." dedi. "Sana çilekli süt sevdiğimi söylediğim için çikolatalı süt sevmene rağmen çilekli süt almıştın geçen- Evet fark ettim!" Chan lafını kesmek üzereyken ondan önce davrandı Seungmin. "Ve hayır, beni etkilemeye çalıştığın için sana kızmadım. Şimdi kapa çeneni ve kendine yiyecek uygun bir şeyler seç."

houston we have a problem / chanmin✔️Where stories live. Discover now