iki

171 23 24
                                    

Suguru
"Bu mümkün mü?" Shoko gözlerini şaşkınlıkla aralayıp sigarasını bir kenara bıraktı. "Daha dün nefes almakta bile zorlanıyordun!"

Gözlerimi devirip saçlarımı toparken yanına oturdum. Açıkçası bende bunu mantık dışı bulmuştum. Dün gerçekten öleceğimi düşünüyordum ama bu sabah en dinç uyanan kişi ben olabilirdim.
Anlamlı, gerçekten işe yarayabilecek bir bahane düşündüm.

"Verdiğiniz haplardan sonra kendimi daha iyi hissettim aslında."

Neden yalan söylediğime dair hiçbir fikrim yoktu. Ve dün geceden beri Satoru'nun nerde olduğu hakkında da.

Shoko sigarasını masadan alıp dudaklarına götürmeden önce kaşlarını kaldırarak konuştu. "Öyle mi? Satoru ne yaptı?"

"Satoru? Geldiğini bile fark etmedim. Belki banyo falan yaptırmıştır. Biraz utanç verici ama elden bir şey gelmez."

Gülüp onu geçiştirdiğimde, inanmamış bakışlarını üzerimden çekti ve derin bir nefes bıraktım. Bunun ardından yine saçma, bebeklere göre olan görevlere çıktık. Satoru gerçekten yoktu. Önümüzdeki iki gün boyunca da onu görmedim. Anlaşılan benden başka kimse onu merak etmiyordu.

"Suguru, o salak iki gün koybolsa onun için değil, diğerleri için endişelenmemiz gerekir. Beni anlıyor musun?"

Nefesimi verdim, "Onun için endişelenmiyorum. Sadece gelmesi hiç bu kadar uzun sürmemişti garip değil mi?" saçlarımı dağıtırken Shoko elindeki tarakla bana doğru geliyordu.

Alayla gülerek sandalyemin arkasına geçti. "Eminim endişelenmiyorsundur." Bende güldüm ve "En azından o yok diye kendimi içkiye vurmuyorum." dedim.

"Sen yokken de fazla sigara içiyorum alışkanlık işte."

Shoko'nun en kötü özelliği buydu. Eksikliğini hissettiği şeyler yüzünden bazen aşırıya kaçabiliyordu. Yine gülüp geçtiğimde saçlarımı yavaşça taramaya başladı. Açıkçası hiç yorgun hissetmiyordum bu yüzden ekstradan bir sürü görev yapmıştım.
Shoko'nun bunun benim azimliliğimden kaynaklandığını söylesede gerçeğin Satoru ile bir şekilde bağlı olduğunu biliyordum.

"İyi vakit geçiriyor gibi görünüyorsunuz."

Gözlerimi sesin geldiği parlak beyaz saçların sahibine çevirdiğimde Shoko "Bir daha ki sefere kapıdan girmeyi dene." dedi.

"Geç kaldın." Bir duvarla konuşuyormuş gibi sesim duygusuz ve boş çıkmıştı. Beni büyük bir ilgi ve kurnazca sırıtmasıyla izlerken bunun altından ancak böyle kalkabilirdim.

"Zaman hızlı geçiyor. Fark etmemişim bile. Ama bak şimdi buradayım!" Neşe dolu sesi odayı doldururken pencerenin mermerinde oturmaktan vazgeçmiş, bir kuş gibi odaya süzülmüştü.

"Evet, üzerindeki kan lekeleriyle."

Shoko saçlarımı taramayı bırakıp Satoru'yu süzdü. Ben üzerindeki yoğun kırmızı sıvının nasıl kendisiyle tezat düştüğünü fark etmesem, Shoko hiç ona bakma zahmetine girmeyecekti sanırım.

Satoru bir kahkaha ile Shoko'nun arkamdaki yerini aldı.

"Saçların çok güzel kokuyor Suguru ne kullanıyorsun?" İlgiyle saçlarımı kokladığında burnumu kırıştırarak yüzünü kendimden uzaklaştırdım. Ona sorduğum sorulara hiç cevap vermiyordu ve bu sinirimi bozmaya yetiyordu.

"Of tamam tamam! Anlatacağım, beni itmeyi kes."

Mızmızlanarak kendini koltuğa attığında gözlüklerini çıkarıp önündeki masaya rastgele fırlattı.

"Bir kavgaya karışmış olabilirim yanlışlıkla ama kesinlikle kaybetmedim yani endişelenmeyin."

Sesinde ki rahat tınıya bakacak olursak gerçekten bir sorun olmamış olmalıydı. Shoko'nun buna inandığına eminim.
Ama Satoru soğuk görünüyordu.
Somut bir soğukluğu vardı. Her zaman böyle miydi ya da ben fazla mı abartıyordum hiçbir fikrim yoktu.

"Sen öyle diyorsan," Shoko umursamaz bir tavırla saçlarımı taramaya devam ettiğinde Satoru kısa bir gülümseme ile karşılamıştı beni. Ve şaşırtıcı derecede yenilenmiş gibi görünüyordu.

"Bana aşık mısın ya da fazla mı özledin çözmekte zorlanıyorum Sugu-chan," Satoru zevk dolu bir kahkaha ile konuşunca nefesimi bıraktım.

Ona her ne olduysa veya olacaksa; Gojo asla değişmeyecekti.
Aslında bu benim güvencemdi.







haftada 1 cumle yazinca anca bolum atabildim😭

memento mori Where stories live. Discover now