on beş

32.7K 2.1K 1.5K
                                    

15 dakika kadar süren bir yürüyüşün ardından Atlas sakinleşebilmesi için ona bir kahve almış, çimenlere oturtmuştu. Hava biraz esiyordu ama çok soğuk değildi. Yine de hasta olmaya zaten meyilli olan vücudum üşüyordu.

"Teşekkür ederim." dedi kız kısık sesiyle. Uzun sessizliği bölen ses onunki olmuştu.

"Ne demek." dedim mahçup bakışlarına gülümserken.

"Her zaman bacım." dediğinde ikimiz de Atlas'a hafifçe güldük.

"Şey ismimi söylemedim hiç ama ben Ayça. Üniversiteye gidiyorum. 24 yaşındayım." Az önceki ağlayan hali gitmiş yürüyüşün, belki biraz da kahvenin etkisiyle ciddileşmişti. Anlatmaya başladığında ikimiz de merakla ona döndük.

Yüzümüze bakmıyordu, kahve bardağıyla oynarken yeniden burnunu çekti.
"Birisi vardı adı Kaan. Yani sanki- her şey başta iyiydi işte! Ne bileyim beni çok mutlu ediyordu, hediyeler alıyordu, önemsiyordu, ilgiliydi... Sonra bir şeyler oldu garipleşti. Aramalarıma dönmüyordu, buluşmak istediğimde reddiyordu, her şeye tartışma çıkarıyordu, beni kısıtlıyordu. Ben de çok yorulmuştum ve yaşadıklarımı güvendiğim için en yakın arkadaşıma anlatıyordum. Ondan nefret ettiğine emindim kendimi hep suçlardım sözünü dinlemeyip de onu defalarca affettiğim için..." Kelimeler arasında duraklıyor bazen derin nefes alıyor sonra devam ediyordu. "Bugün de yine Kaan'ı aradım. 3. aramamda açtı. Buluşmak istediğimi söyledim, bahaneler üretmeye başladığının farkındaydım bu yüzden diretmedim. Akşama bir arkadaşıyla olacağını söyleyip kapatmıştı. Bir an dedim ki... Kim bu arkadaş? Ne ki yani onu bana her seferinde tercih ediyor? Yapmamam gereken ama şu an yaptığım için de çok memnun olduğum şeyi yapıp evine gittim. Aslında amacım her zamanki gibi kendimi açıklayıp konuşmaktı ancak bahçeye girdiğimde bahçede bir araba duruyordu. Arabayı elbette tanıyordum; en yakın arkadaşımın annesinin arabasıydı. O arabayla bile birçok anımız vardı... Olabilir dedim, belki not almaya gelmiştir, yardıma ihtiyacı vardır... Aklıma en kötüsünü getirmedim hiç. Taa ki kapıdan çıkarken birbirlerini öpene kadar." Yüzünü buruşturup tekrar ağlamaya başladığında duyduklarımdan ben de etkilenmiştim. Gözlerim hafiften saydamlaşmaya başlamıştı. Devamını getirmeye dili varmamıştı sanki. Ne diyeceğimi bilemeyerek belki etkisi olur diye kollarımı iki yana açıp kocaman sarıldım. Bir an afallasa da ağlaması durmuş gülümseyerek bana sarılmıştı.

"Vay orospu çocuklarına bak sen ulan adam olmak çok mu zor?!" Atlas küfür modunu açtığında gülümsedim.

"Değil mi ya? Pis insanlar işte!" dedim ona katılarak. Ayça Abla dolu gözlerle bize baktığında ellerimi belinden çekip yanaklarını sildim. Atlas ellerini kızın omzuna koyup hafifçe sarstı.

"Ağlama kız ağlama. Hak etmiyor seni o piç kurusu. Kaldır başını tacın düşüyor." Nihayet dudaklarından küçük bir kahkaha döküldüğünde biz de gülmüştük.

Ellerinin tersiyle gözlerini silip dağılmış makyajını bile umursamadan daha çok güldü. Kahkahaları gittikçe büyürken neye bu kadar güldüğünü anlamasam da sinir bozukluğundan olduğunu tahmin ediyordum.

"Ay şaka gibi ya gerçekten en yakın arkadaşımla ve sevgilim birlikteymiş!" diyip daha çok gülmeye başladığında ne yapacağımızı yine bilememiştik.

"Tamam Ayça'cığım sakin ol şimdi." dedi Atlas omzundaki elini hareket ettirerek.

"Ne oluyor Ayça?!" Yabancı bir erkek sesi hiddetle bağırdığında korkuyla yerimden sıçrayıp biraz ötemizde duran kişiye baktım. Kaan denen çocuk bu olmalıydı. Yanında bir çocuk vardı.

Ayça ona doğru döndüğünde gülmesini bozup kaşlarını çattı. Dudaklarında küçük bir sırıtış belirdiğinde bir anda şeytana geçişine afallamıştım. Anasını ağlatacak gibi duruyordu.

Elma Ağacı (bxb)Where stories live. Discover now