e i n s

44 3 2
                                    

//Normal people scare me//

 //Normal insanlar beni korkutur// 

/Luke Hemmings/

 Spencer eline aldığı bıçağı kollarına götürürken göz yaşlarının boğazlarını düğümlediğini biliyordu. Bu defa son söz gibi bir şey söyleyemeyeceği belliydi. Ölme isteğini düşündükçe kendisinden nefret ediyordu. Nefret etmesi gerekenin insanlar olduğunun farkındaydı lakin kendisi de bir insandı değil mi?

 Suçluluk bütün bedenini esir almıştı ve beynini yönetiyordu. Birkaç santimlik bir çizgi, ardından hayata elvada diyecekti. Kendi ölümünü yaratırken bu kadar tereddüt etmesi ve beyninin sürekli bahaneler üretmesi tuhaf değil miydi? Sadece ölmek isterken şimdi onu durduran şey 'yaşama arzuzu' adındaki şey olmalıydı. 

 Daha yaşayacağı neyi kalmıştı ki? Aptal gibi güzel şeyler olacağını mı ümit etmeliydi? Edemezdi çünkü bunu defalarca kez denemişti. 

 ''Beni affet.'' diye fısıldadı. Refleks olarak gözlerini yumdu. Bıçağın soğuk demir yüzeyinin tenine değdiğini hissettiğinde tuhaf bir şekilde nefes almakta zorluk çekti. Nefes almasdsfgagwsnfka

 ''Sikeyim, Calum ne yapıyorsun?'' dedim Calum'un klavyemde dolaşan parmaklarına vurarak. Calum'un yüzüne eğlendiğini belirten alaycı bir gülümseme yerleştiğinde kaşlarımın burnuma değecek kadar çatıldığının farkındaydım.

 ''Yine şu tuhaf hikayen ve sen, dostum bugün gece klübünde eğlenecektik?'' dedi laptabın kapağını hızlıca vurarak. Gözlerimi devirme zahmetine girmedim ve sadece kafamı sallamakla yetindim.  Çünkü ona defalarca kez yazdıklarıma karışmamasını söylemiştim. O ise her seferinde bir kulp bularak sinirlerimi bozmayı başarıyordu. Bazen bu tiplerle neden arkadaş olduğumu sorgulasam da, ardından onların da benim gibi normal yaşamlarının olmadığını hatırlayarak sorgumu noktalıyordum.

 Calum'un odadan çıkmasıyla Ashton'un odaya bir tür tek boynuzlu at misali girmesi bir oldu.  Buna at gibi diyebilirdim ama Ashton düşüncelerimde bile tek boynuzlu atları yaşatan değişik bir varlıktı.

 ''Sence kızlar bana böyle mi daha çok aşık olur...'' diye başladığı sözü saçlarını eli yardımıyla bir tür dağ misali dikerek sonlandırdı. Ona doğru attığım bakışın tuhaflığından olsa gerek saçlarını bir hamlede yana doğru yatırdı. ''Yoksa böyle mi...'' dedi ardından kaşlarını kaldırarak. Kıvırcık saçlara sahip olduğundan, sadece saçlarını birkaç kez sallaması yeterdi. Hem kızlar saça mı bakıyordu sanki?

 ''Normal ol, Ash'' dedim muhtemelen kalçamın izinin çıkmış olduğu eski koltuktan kalkarken. Daha sonra dediğimi kavrayıp ''Ya da ona yakın.'' diye ekledim ve odadan çıktım.

 Bu partinin benim ayrı eve ayrılma isteğimin üzerine ev tutmamla birlikte 'güle güle artık arkamızı kim toplayacak, herneyse bir tane unicorn tutarız' partisi olduğunu biliyordum. Bu kişiliklerle arkadaş kalmaya devam edecektim fakat onları da yaşadığım sürece üzgün hissettirmek hoşuma gitmiyordu.

 Yaşadığım sürece.

Defalarca kez intihar etmeyi denediysem de başarılı olamamıştım. Belki istememiştim, belki de beni hala tutan bir şeyler vardı. Ya da ödleğin tekiydim.

 Üzerime düz siyah bir tişört geçirdim. Siyah keten pantolonuma bir göz attıktan sonra değiştirmek için hiçbir girimişimde bulunmayarak aynadaki yansımama baktım.

''Senden nefret ediyorum.'' diye fısıldadım her zamanki gibi. Aynadaki mavi gözler bana yalvarırcasına bakarken, içlerindeki karanlığı görmek için çabalıyordum. ''Herkesden nefret ediyorum.'' diye ekledim ve belirsiz bir tebessüm ettim. Elimi saçımın içerisinden geçirdikten sonra şişesi yatık duran parfümü üzerime sıktım ve aynanın başından ayrıldım. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 26, 2016 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

PSYCHIC //hemmings (au)Where stories live. Discover now