İnkâra Götüren Bir Günah

574 43 20
                                    

Sevgili din kardeşlerim, abilerim, ablalarım,
İki bin yıl sonrasının Meryem'leri,
Hz. Yusuf'un(a.s) yaklaşık kırk asır ardından gelen, bakışları kaldırımlara çakılı gençlik!
Ben sizden umutluyum, ben mutluyum

Zaman ne kadar yıprattı,
Tenden önce kalplari
Görünüşten önce hâlleri
Giyimden önce iffeti
Hep bakışlar yükseklere çevrildi
Lâkin gözleri kaldırımlara dikmek erdemdi

Uyuyor bir takım sokaklarda serkeş gezen bedenler
Uyuşturmuşlar, gözleri açık
İradeleri alınmış ellerinden
Sadece birtakım birileri tarafından sunulan seçenekler

Kalbimi deşen bir laf ediyor Bediüzzaman Said Nursi; "Yarıbuçuk uykuda bulunan insanları nasıl ikaz edebilir?"
Ve Malcom X'ten kalplere ferahlık veren bir hakikatli söz; "Bütün uyuyanları, uyandırmaya bir uyanık yeter."

O hâlde bizlere uyutulmamış, uyanık, ayakta olduğu kadar şuurlu kimseler lâzım. Dünya oyuncakları ile iradesi büyümemiş, nefsi Firavun kesilmiş kimseler değil.

"Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler!"
Said Nursi bunu diyor, çünkü şu dünya meşgalesinden elâlem uyutulduğunu idrak edecek kadar şuuru yerinde bırakılmıyor. Sürekli uyuşturulan bir hasta, rüyalarını gerçek sanır uyanıncaya kadar aslında.

"Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın." Bu cümleyi biraz günümüz Türkçe'si ile açıklayalım ve derdimiz ile açalım; "Dine ait meselelerde iyiliklerde veya benzemelerde Amerikan, Avrupa ve Uzak Doğu gibi gayrimüslim topluluklara benzemeyin." Kutlu Nebi(s.a.v) saç sakal bırakmakta dâhi onlara muhalefet etmeye davet ediyor.

"Çünki aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz."

Ne kadar giyiniş olarak onlara benzemiş olsak, ne kadar Asr-ı Saadet'in aslanlarından biri günümüzde Müslüman ve gayrimüslimi bir bakışta fark edemeyecek olsa da itikad olarak, ameli olarak, tevekkül ve kainata bakan tefekkür olarak çok farklıyız birbirimizden. Ya yükseklerden uçurumlara düşeriz yetişmek adına, yahut aramızdaki hırçın nehir suyundan geçmek uğruna!

"İ'lem Eyyühel-Aziz!" Said Nursi bu hitabı çok kullanır bu pasajı aldığım kitabın kaynağında, bizleri aziz olalım diye aziz görüyor, ve "Bil" diye uyarıyor.

 "Masiyetin(günahın) mahiyetinde(özünde), bilhâssa devam ederse, küfür tohumu vardır. Çünki o masiyete devam eden, ülfet(alışkanlık) peyda eder. Sonra ona âşık ve mübtela olur. Terkine imkân bulamayacak dereceye gelir."

Adım adım Cehennem yaklaşıyor amellerimiz ile. Alışkanlık edinmiş günahlar ve haramlar var ömrümüze. Masum olamayız lâkin, kirlenmek adına da gayret sarf eden olamayız.

"Sonra o masiyetinin ikaba mûcib (ceza gerektirmek) olmadığını temenniye başlar. Bu hâl böylece devam ettikçe, küfür tohumu yeşillenmeye başlar. En-nihayet, gerek ikabı (hesabı) ve gerek dârü'l-ikabı (Cehennem) inkâra sebeb olur."

Bir seçim arasında kalıyorsun; ya çok sevdiğin ve artık vazgeçilmez gelen ve hayatından söküp atamadığın o günahına eriyip biten oluyorsun, yahut şu göğsündeki prangaları söken ve tövbe ile ferahlayan ruhunu bu kalp kirleri arasında mahkûm hâlde kalmaktan azât ediyorsun. Eğer ki ilk seçeneği seçersen ve ömrünü heba edersen, birkaç dakikalık lezzet uğruna ardından gelen günlerin acısını ekliyor, ecelin ardındaki sonsuz azaba da kendini gebe bırakıyorsun.

"Ve keza masiyete terettüb eden hacaletten dolayı, o masiyetin masiyet olmadığını iddia etmekle, o masiyete muttali olan melekleri bile inkâr eder. Hattâ şiddet-i hacaletten yevm-i hesabın (hesap günü) gelmeyeceğini temenni eder."

İnsan öyle bir hâle geldi ki günahı günah olarak görmez oldu. Omuzlarındaki bekçi melekleri sorumluluk ve vicdan sorgusundan kaçmak adına var ama yok gibi görür oldu, kendi yalanına kendini inandırdı. Vicdanını onca çığlığa rağmen uyuşturucu eğlenceler ile uyutarak susturdu, komaya soktu ve mezarını kazar oldu. Böyle bir inkâr için, günahı günah olmaktan çıkarmak adına, silsile tarzında inkâr yolu başladı; kiramen katibin, Kur'an, Peygamber(s.a.v), Cebrail...

"Şayet yevm-i (hesap günü) hesabı nefyeden edna bir vehmi(kuruntu) bulursa, o vehmi kocaman bir bürhan(delil) addeder. En-nihayet nedamet edip terketmeyenlerin kalbi küsufa(karanlığa) tutulur, mahvolur gider. -El'iyazü billah-"(Risale-i Nur/Mesnevi-i Nuriye, sayfa126)

Eskilerin "acaba"ları, şimdilerin "aslında" kalıplarına dönüyor insanda. Yavaş yavaş akle giren, kalbe yerleşen bu fitneler yavaş yavaş kalbi çürütüyor. Bir hadis-i şerif nakledeyim;

Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'ı buyurdu ki; "Fitneler, tıpkı (kamışlardan örülen) hasır gibi, (insanların kalbine) çubuk çubuk atılır. Hangi kalbe bir fitne nüfuz ederse onda siyah bir leke hasıl olur. Hangi kalp de onu reddederse onda beyaz bir benek hasıl olur. Böylece iki ayrı kalp ortaya çıkar: Biri cilalı taş gibi bembeyazdır, dünyalar durdukça buna hiçbir fitne zarar vermez. Diğeri ise, alaca siyahtır. Tepetaklak duran testi gibidir, bu kalp, ne iyiyi iyi bilir, ne de kötüyü kötü. O, hevadan (beşeri değerlerden) kendisine ne yutturulmuşsa, onu (hak veya batıl) bilir."(Müslim, İman 231)

Ciğerlerimiz arasındaki elmasın değerini bilemedik. Azar kirlettik ki, sonunda kömürden farkını ayırt edemez bir hâle girdik. Elhamdülillah dualarımız var, çok şükür imanımız var. Savunmamız gereken bir kalp, uyuyanları uyandırmak adına bir davamız var. Rabb'im bizleri muvaffak kılsın bu gayretlerimize; amin ecmain hayırlısıyla.

Eşine Temiz Kalma RehberiWhere stories live. Discover now