3 - Fiyasko

415 44 126
                                    

Minho

Önümdeki tezgaha yaslanıp ofladım.

Busan'daki gittiğim üniversitede ilk yılım bok gibi geçtiği için annemlerle konuşup kaydımı Seul'dekine aldırmalarını tam 1 hafta önce istemiştim. Daha önce oradakine gitmemem için annemler çok dil dökmüştü ama ben dinlememiştin. Lisede hoşlandığım kızın peşinden Busan'a gitmiştim. Ama anlaşılan hoşlandığı kişinin peşinden giden tek kişi ben değildim.

Kız da Busan'a sevgilisiyle aynı okula gidebilmek için gitmişti ve ben bunu 4. gün kıza aldığım kahveyi ona götürürken öğrenmiştim. Yıkılmış mıydım? Evet. Salaklık mı etmiştim? Evet. Pişman mıydım? Kesinlikle evet. 

Maalesef beni 3 evetle Seul'e geri göndermediler. En azından bir dönemi tamamlamadan üniversite değiştiremiyordum. 2. dönemde de annemlere "Ben burayı sevmedim." demeye kendimde yüz bulamadığım için tam 1 yıl hoşlandığım kızı şu Jungkook denen herifle el-ele kol-kola gezerken gördüm. Benim için büyük işkenceydi ama yapabileceğim bir şey yoktu. Kız mutlu görünüyordu ve mutluluğunu bozacak kişi tabii ki ben olamazdım.

Sonunda tatil için eve dönmeye karar verdiğimde telefondan annemlerle bu konuyu konuştum (Tabii ki belli başlı detayları konuşmanın dışında tutarak). Önce bir "Ben sana demiştim." faslı geçti, sonrasında da okul değiştirmeme izin vereceklerini ama bir şartları olduğunu söylediler. 

Yaz boyu çalışacaktım.

Bir nevi ceza olarak beni çalıştırmaya karar vermişlerdi. Çalışacağım yer tanrıya şükür benim kararımdaydı. Ama hastalık ve acil durumlar hariç aksatmadan çalışmak zorundaydım.

İşte bu şart yüzünden gelmeden önce lise arkadaşlarımdan biri olan Changbin'le konuşmuştum. Babasının eskiden beri işlettiği bir kafe vardı. Lisedeyken o da arada orada çalıştığında biliyordum. Ona durumu anlattığımda şanslı olduğumu çünkü babasının daha 2 gün önce çalışan ilanı verdiğini anlattı. 

Teklifini hemen kabul ettim tabii ki. Kafe eve uzak sayılmazdı. Hem bunun bahanesiyle de Changbin ile daha çok görüşebilirdim. O da bu sene üniversiteye başlayacaktı. Ellerimde büyümüştü kerata.

Bugün, yani kafedeki ilk günümde, beni ziyaret edeceğine söz vermişti. Kafe çok hızlı işlemediğinden ve ilk günüm olduğu için daha çok arkadan yardım etmeme izin veren Yeonjun sağolsun, dört gözle Changbin'in gelmesini beklemekten ve kurabiye pişirmesine yardım ettiğim Soobin ile konuşmaktan çok bir şey yaptığım söylenemezdi.

Soobin ofladığımı görmüş olacak ki kurabiye tepsisini fırına yerleştirdikten sonra yanıma gelip dirseği ile dürttü.

"Sorun ne? Canını sıkan bir şey mi var?"

Ona dönüp gülümsedi. "Hayır, sadece biraz sıkıldım."

Soobin başını anladığını göstermek için salladı. "Arkadaşın daha gelmedi sanırım?"

"Hayır." diye iç çekip yine önüme döndüm. Soobin de yeni kurabiye hamurunu hazırlamaya girişti.

"Ön tarafa geçebilirsin istersen. Orası buraya göre daha hareketli. Hem Yeonjun ve Taehyun sana oradaki işleri biraz öğretebilir." dedi. Yardım etmeye çalışmasına içimden teşekkür ettim ve başımla onaylayıp yaslandığım yerden doğruldum. Ön tarafa geçince Yeonjun'un omzuna dokundum.

Pembe saçlı genç bana dönüp gülümsedi. "Minho? Bir şeye mi ihtiyacın var?"

Başımı iki yana salladım. "Hayır ama birazcık ön tarafa ben bakabilirim diye düşündüm." dedim gülümsemesine karşılık vererek. Bir süre kalın dudaklarını birbirine bastırıp düşünür gibi tavana baktı. Sonra yüzünde bir sırıtışla tekrar bana dönüp "Peki, nasıl istersen. Merak ettiğin bir şey olursa Taehyun'a sorabilirsin." dedi ve içeriye yöneldi.

Sh*t, He's So Pretty (Juliet) || MinsungOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz