18: "Gökyüzü ışıklarını kapattı."

695 63 215
                                    

Oy sınırı: 50
Yorum sınırı: 350

Zorluklar her zaman insanın en savunmasız halinde ortaya çıkar ve tepetaklak ederdi her şeyi. Çok zorlanmamıza, ani kararlar vermemize neden olurdu ve kötü sonuçlar doğururdu. Bazen sevdiklerimizi uzaklaştırır, bazen ise kendimizi her şeyden soyutlardık. Sonra bu durumlardan güçlü ve ders almış bir şekilde sıyrılıp, mutlu olmamıza neden olacak kararlar alırdık.

Seokjin ve Taehyung bu durumu birebir yaşamışlardı. Dağılmışlar, uzaklaşmışlar ama yine beraber olabilmişlerdi. Taehyung her zaman güçlü bir adam olmuştu ama zamanla ruhu emilmiş gibi yorgun hissediyordu. Hayatı, eşi, sevdiği tek adam ondan uzaklaştıkça hırçınlaşıyor ve en savunmasız halinde ani kararlar verebiliyordu.

Seokjin ise çok yoğun zamanları yüzünden eşini anlamıyor ama asla uzaklaşma kararlarına olumlu bakamıyordu. Birbirlerine aşıklardı, sevgileri çok büyüktü ve birbirlerine senelerini vermişlerdi. Bu yüzden Seokjin her zaman sadece sorunları görmezden gelen taraf olmuştu. Görmezsen yoktur kavramına uyarak hep halının altına süpürmüştü.

Tabii bu ne Taehyung'un hoşuna gitmiş, ne kendisinin gerçekten sorunsuz olduğunu inanmasına yetmişti. Seokjin de her şeyin farkında olan biriydi ama tek amacı eşiyle kavga etmemekti. Susmak, görmezden gelmek zamanla Taehyung'un gitmesine neden olacak bir engeldi ama Seokjin bu durumun ciddiyetini daha yeni kavramıştı.

Şimdi evlerinde ve yataklarında olmak paha biçilemez bir duyguydu. Taehyung mışıl mışıl uyurken, Seokjin güzel bebeğini izliyor ve onun ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Elini eşinin açıkta kalan yanağına yaslayıp, okşamaya başladı. Cidden bu kadar güzel olması kalbine hiç iyi gelmiyordu. Bir ay içinde, eşi nasıl olur da bu kadar güzelleşirdi?

Taehyung ise teninde hissettiği dokunuşlarla yavaşça gözlerini aralamış, Seokjin'i fark eder etmez hemen sarılmıştı. "Gitmemişsin," eşinin yanında uyanmasına çok mutlu olmuştu. Seokjin olmadan uyanmak onu çok mutsuz ediyordu, bazen ağlamasına bile yetiyordu bu durum. Eşini, kokusunu gerçekten çok özlemişti.

"Gitmedim bebeğim, gitmem." Taehyung daha sıkı sarılıp, Seokjin'in boynuna sokuldu. "Gitme lütfen, en azından seninle kahvaltı edelim." Seokjin elini Taehyung'un beline yasladı ve sıcak sırtını okşamaya başladı. "İstediğini yapalım bugün, gitmeyeceğim." Taehyung buna çok sevinmişti. Hemen Seokjin'in göğsüne sokulmuş, kafasını kaldırıp alttan sevgilisini izliyordu.

"O zaman önce duş alalım, sonra kahvaltı edelim ve film izleyelim." Seokjin eşinin heyecanlı haline gülümsemeden edemedi. Uzun zaman sonra onunla olmak gerçekten cennet gibiydi. Nefes aldığını, yaşadığını hissediyordu. Taehyung'un yüzünü elleri arasına aldı ve burnuna ufak bir öpücük bıraktı. Taehyung'un kendine has kokusu, deli ediyordu.

"Çok özledim seni," Taehyung Seokjin'in konuşmasıyla beraber gözlerini kapattı. Sesini bu kadar yakından duymak kalbini hızlandırıyordu. "Ben de seni çok özledim," Seokjin Taehyung'un söylediğiyle gülümsedi. Eşinin de onu özlemesi çok mutlu etmişti kendisini. Gri saçlarını okşarken, sanki gözlerinin önünde eski yılları geçmişti.

"Hatırlıyor musun sana portakal bahçesi almıştım." Taehyung ordaki yaşadıkları anı hatırlayınca gülümsedi. Hala oraya gider ve bakımının yapıldığından emin olurdu. "Evet, hatırladım. Küçük saksımızdaki fidan, kocaman oldu şimdi." Seokjin bunun ne kadar özel ve değerli olduğunu biliyordu. Taehyung'un ne kadar değer verdiğini de biliyordu.

"Yine oraya gitme şansımız olursa, oraya gidelim. Uçurum kenarına gidelim, biraz ilerisinde yaptığım yuvamıza gidelim mi?" Taehyung ellerini Seokjin'in çıplak omuzlarına yasladı ve yüz yüze gelecek şekilde dikeldi. "Gidelim, çok özledim. Ayrıca fırsatımız olacak işinden kurtulunca, hemen gidelim." Seokjin derin ve yorgun bir nefes aldı.

In La Kesh II: 𝒞𝒶𝓇 𝑅𝒶𝒸𝒾𝓃𝑔 ✓Where stories live. Discover now