Final

9.2K 826 471
                                    

bundan once iki bolum yayımladım, gozden kacirmayin<3

*

Taner, park halinde bıraktığı arabasından inip gömleğinin yakalarını düzelterek önünde bulunduğu restorana adımlamaya başladı.

Liseden sonra da hayatından çıkmamış olan Gizem'in en büyük isteği eski arkadaşlarıyla beraber bir buluşma organize etmekti ve bu plana Taner'i de dahil etmişti. Liseden fazla dostu olmayan Taner için bu durum tam bir eziyetti. Gizem'de sırf Taner için birçok arkadaşını çağırmamıştı.

22 yaşındaydı. Çocukluk etmek ve arkadaşını kırmak istemediği için buraya kadar gelmişti. Amacı bir saat kadar takılıp hızlıca evine geçmekti. Çünkü rutin bir hayatı vardı. İşine gider çalışır, oradan dönüşte arkadaşlarıyla takılsa bile akşamlarını daima tek başına geçirirdi.

Eski albümleri karıştırmayı seviyordu. Yıllardır her akşam, hiç sıkılmadan, eski fotoğraflarına dalıyor, yudumladığı şarap eşliğinde güzel anılarını düşlüyordu.

Tamamen izini kaybettiği eski aşkından sonra yapabileceği tek şey buydu.

En son beş sene önce gördüğü güzellik zihninde belirirken gözleri bir anlığına dolsa da kendisini toparlamış, restorandan içeri girerken yumruk haline getirdiği elini dudaklarına bastırıp boğazını temizlemişti.

Etrafta gezinen bakışları arkadaşlarını buldu. Gizem ve Irmak yan yana oturmuştu. Hafifçe tebessüm edip yanlarına adımlamaya başladığında Irmak'ın yüzündeki endişeli ifade kendisini korkuttu. Zaten mesajlarda da birinin varlığından söz etmişti. 

"Selam." masaya ulaşıp sandalyesini çekmeden önce arkadaşlarıyla kısaca sarıldı. Sıra Irmak'a geldiğinde uzun zamandır en yakını olan dostunu daha sıkı sardı. Onun desteği olmasaydı yaşadığı ağır depresyon sürecini asla atlamazdı.

"Kim geldi Irmak? Meraktan öldüm gelene kadar."

Masadaki herkes sessizleşmiş, garip bir ifadeyle Taner'e odaklanmıştı. Tatlı bir bakış değildi bu, daha çok acıyormuş gibiydi...

"Hayır." aklına gelen şeyle başını iki yana salladı. Bir gün karşılaşma ihtimaliyle yıllarını geçirmişti ancak o günün bu gün olduğuna inanamazdı. Hazır değildi. Onu gördüğünde neler hissedeceğini bilmiyordu, şimdi olmazdı. "Hayır Irmak. O gelmedi de."

"Bebeğim." arkadaşının belini sardı Irmak. Taner hala görmemişti ancak en köşedeki masada oturan beden pür dikkat kendilerini izliyordu. "Lütfen sakin ol. Tamam mı? Oturalım hadi."

"Nerede?" sert sesine rağmen ağlamaya hazır bir hali vardı. "Nerde olduğunu göster."

"Sağ çapraza bak. Camın önünde." 

Dediğini yaptı Taner. En sonraki masaya baktı.

Beş sene sonra gördüğü bedenle restorandaki tüm sesler kesildi.

Kulakları uğuldadı. Elleri titredi ve burnunun sızladığını hissetti.

Masadaki diğer kişileri görmedi Taner. Sadece gözlerinde kaybolduğu adama odaklandı. Neden diye sormak istedi. Neden kendisine bu kadar büyük bir ceza vermişti? Onu göremediği yıllar işkence gibiydi.

Sıkıca tuttuğu sandalyeyi çekip yerine otururken hareketleri donuktu. Gözlerinin odağını değiştirecek gücü de yoktu. Dümdüz saçları alnına dökülen çocuğu izlemeyi bırakamazdı. Büyüdüğü için daha da belirginleşmiş çene hattı, tadını unutamadığı pespembe dudakları ve upuzun kirpikleriyle o kadar güzel görünüyordu ki, aklını kaçıracağını zannetti.

17 • [b×b]Where stories live. Discover now