1.bolum

1 0 0
                                    

Bir gün hiç hesapta yokken biri çıkıyor karşına ve onu çok seviyorsun. Aslında durduk yere başına iş alıyorsun ama bilmiyorsun. Sonra yüreğini açıyorsun ona, korkularını anlatıyorsun, zaaflarını, zayıf yanlarını gösteriyorsun. Çünkü öyle eşsiz görüyorsun ki onu, sanki tüm korkularını, yaralarını iyileştirecekmiş gibi hissediyorsun. Yarına yama olsun istiyorsun. Seviyorsun işte, canın gibi hem de belki de daha öte. Güveniyorsun. Gün geliyor içini açtığın, yaralarından bahsettiğin, iyileştireceğini sandığın, güvendiğin o insan yeni yaralar ekliyor sana. Yeni acılar, yeni yarım kalışlar... Kalbin kırılsa geçer belki. Ama kırılacak bir kalbim bile kalmıyor. Üzülmek, kırılmak, sevilmemek falan sorun değil. Bunlar geçiyor, insan bunlara alışıyor, kabulleniyor. Kötü olan ne biliyor musun? Eğer gerçekten çıkarsız, karşılıksız sevdiği halde böyle parçalanınca kalp, Bir daha böyle güzel sevemiyor. Çünkü birine güvenmek kolay değil. O bizim en sevdiklerimiz yalnızca sevgimizi değil, Sevgiye olan güvenimiz de çalıyor. Aslında onlar affedilmeyi en çok da bu yüzden hak etmiyor
.
.
.

haberin yok ve bir gün olacakmı bilmiyorum ama, adının baş harfini bile duyduğumda içimden bir şeyler kopacak gibi hissediyorum. ismin aklıma geldiğinde kalbim parçalanacak gibi oluyor. yüzün tanrı'nın şimdiye dek yarattığı en muhteşem ve kusursuz sanat eseri...
aslında seni nasıl anlatacağımı bilmiyorum. sen en usta bir edebiyatçının cümlelerle anlatamayacağı ve en duygulu şairin imgelerle tasavvur edemeyeceği kadar gizemli, kusursuz ve mükemmel bir varlıksın. seni düşünmeye dahi kıyamayıp hayalini bile zihnime layık göremezken seni kelimelere dökme gafletine düşmeyeceğim. çünkü belki de güzelliğinin ve iyiliğinin sersemliğinden en baştan başaramayacağıma dair derin ve değişmesi imkansız görünen lanetli bir inanç beynime saplanmış vaziyette...
işte böyle bir vaziyet-i ahval içinde içimde olan bitenleri bir süre daha gizlemeye devam edersem beni daha da yaralayıp bu içinden çıkılamaz hali cehenneme çevireceğinden bir şekilde dışa vurmak adına sıkıntımı ifade etmeyi deneyeceğim.

senden sebepsizce ve ölesiye korkarken, hislerimi sana sezinletecek kadar bile adamakıllı cesarete sahip olamamakla birlikte bu cesaretsizliğin korkaklık değil, seni görür görmez ruhumda beliriveren bir tür iç güdüsel ve kendiliğinden oluşan can yakıcı ama bir o kadar da hoş olan o büyülü hali çocuksu ve içten bir masumiyetle içselleştirip, ruhumdaki daha önce de üstünkörü bir şekilde dikkatine vardığım, ama gözlerini gördükten sonra adeta hayatı boyunca görmek istediği bir şeyi beklemediği anda mucizevi bir edayla görüp yaşadığı manevi coşkuyla heyecanlı bir bakış açısının mağrurca kişiliğine yerleşmesini isteyen
ve "ertelenmişlikler yüzünden de yaşanamamışlıkların" iç burkucu pişmanlıklarıyla sarsıcı bir şekilde yüzleşen insanın o gizemli haline benzer şekilde cereyan eden ruhiyatın gerçek boyutunu kavrayamamanın verdiği telaş olduğunu söylemek istiyorum..

ve bilirsin, bazı insanlar vardır. içinde olan bitenleri istediği gibi ifade edip sahici kişiliklerini yansıtamazlar. aşkla ilgili bazı korkuları ve saplantılı endişeleri vardır. bunun oluşturduğu çekingenlikleri de bir türlü yenemezler. belki bu bazen karşı tarafla da ilgilidir. ancak her ne olursa olsun, sevginin kutsal olduğuna inanan biriyim. ama gerçek sevginin...
ben sana olan sevgimin gerçek olmadığına ve senin aşırı derecede hoş ve de güzel olmandan kaynaklandığına kendime inandırmaya çalışarak bunun bir tür yanılsama olabileceğini beynime anlatmaya çalıştım. seni ilk gördüğüm andan beri... ancak aklımın böyle düşünmesi kalbim açısından bir anlam ifade etmiyordu. bunu her ne kadar kendime kabul ettirmeye çalışsam da ikna olamadım. ve geceler, saatler, günler böyle geçti işte...
seni düşünmekten uyuyamadığım bir gecenin sabahında mosmor gözlerle kalkıp uyanır uyanmaz aklıma sen geldiğinde bile buna aşk dememek için bütün gücümle çabaladım, olmadı..

öyle de bir an geldi ki, aynı zamanda bunun imkansız olabileceğini bile bile artık içime sığmaz hale geldiğini umut ve umutsuzluk arasındaki ince bir çizginin iç burkucu kırılganlığıyla anlamaya başladım. sen önce bir kor, ardından da can yakıcı bir ateş oldun ki bunu söndürecek tek şeyin nefesin olduğu hayli açıkken ben onu karamsar düşüncelerimin karanlığıyla örtmeye çalıştım. ama karanlık ateşi örtmezdi. ben yine de bu ateşi söndürmek yerine saklamayı tercih ettim. lakin bu nasıl mümkün olabilirdi ki?.. bu ateş varlığımı bütünüyle kaplamıştı ve rüzgarın da etkisiyle daha da kızışıp seni göremediğim her saniye beni daha da eriten bir hal alıyordu.
bu rüzgar gözlerindi.. ahh o gözlerin...

kalbime öyle bir dem vurdu ki gülümseyişin, belki öylesine ve sıradan bir gülümseyişti bu... ama bir süre hayatın tek anlamı oldu bu gözümde.
gözlerin aklıma kazındı işte. nedensizce, sorgulamadan ve masumca...
bu masumiyeti hor görme n'olursun ve yadırgama.

şu zamana kadar böyle duyguları hiç yaşamadım ben. yaşayabileceğimi tahmin bile etmezdim. çevremde buna benzer şeyler gördüğümde umursamazca içimden güler geçerdim. benim başıma gelince gerçek olabileceğini anladım. demek ki böyle şeyler sahiden varmış. kalbime böyle saplanan ilk kişi oldun sen.
bu duyguyu bana yaşattığın için sana teşekkür ederim..
bana hayatın güzelliklerini fark ettirdiğin için teşekkür ederim..
ve bana 1 saniyeliğine de olsa başını omzuma koyup o güzel saçlarına dokunmamın hayalini kurdurttuğun için teşekkür ederim.
bana aşkın ne demek olduğunu öğrettiğin için teşekkür ederim..

belki de her şeyin ilacı olan zaman bu derdime de bir çare olacaktır. seni aklımdan çıkarmaya kararlıyım ama bu çok zor. başarabilir miyim bilmiyorum.
fakat her şeye rağmen allaha senin gibi bir eserini bana gösterdiği için minnettarım.
evet, tanrıya minnettarım, ama aynı zamanda garip bir şaşkınlık içindeyimde.. senin gibi mükemmel bir varlıkla benim gibi bir mahlukatı aynı yerde yarattığı için..
inan bunları taa gözlerinin içine bakarak söylemeyi o kadar çok isterdimki.. ve daha birçok şey söylemeyi de isterdim sana. ama anla beni, o büyülü güzelliğinin karşısında bu gücü kendimde nasıl görebilirim? ve daha da önemlisi;
ben sana layik miyim ki?

belki de biz aynı puzzle in birbiriyle alakasız parçalarıyız. sen güneş ve ben de puzzle in kenarındaki renk uyumu için yaratılmış bir parçadan ibaretim. ama olsun, seninle aynı yerde olmak ta benim için mutluluk verici..
anlıyorsun umarım; aklıma geldikçe gözümde daha çok büyüyor ve imkansızlaşıyorsun.

senin benim duygularımla uzaktan yakından alakalı olmadığını biliyorum. ayrıca senden herhangi bir beklentim de yok. seni seven masum bir kalp olduğunu ve seni bütün varlığıyla sevip sevmeye devam edeceğini, onun seni yaratandan senin için en güzelini ve en hayırlı olanını bütün benliğiyle ve saf duygularıyla dilediğini bil, yeter...
sevgiyle kal, hoşça kal...

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 28, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

KalpsizWhere stories live. Discover now