çünkü o bana inanmamayı seçmişti¹

1.1K 79 32
                                    

İyi Okumalar

Elinizde, yaşama dair her şeyi barındırabilirsiniz. Aileniz vardır, anne ve babanız, kardeşleriniz, arkadaşlarınız ve daha da fazlasına sahipsinizdir.

Ancak bazen, bir şeyler eksiktir. Mutluluğunuz gibi.

Hemşirenin kolumda açtığı damar yolunu kontrol edişini seyrettim sessizce. Alışıktım bu görüntüye, küçüklüğümden beridir gelip gittiğim bu hastane bana yabancı gelmiyordu.

"İki saat sonra hastaneden çıkabilirsiniz, Bay Lee." dedi güler yüzlü hemşire, arkada duran abim başını onaylayıp biriken kana baktı. "Doktor seansına yetişir değil mi?" diye sorduğunda hemşire aynı güler yüzlülükle onayladı onu.

Yüzümü sağa doğru döndürüp gözlerimi kapatmayı seçtim, onlar hâlâ konuşuyorken kendimi soyutlamak istedim. Her ne kadar başarabiliyorsam, bunu yapmayı denedim.

"Şu sıralar iyi beslenmiyor gibisin Arinhe, kan değerlerinden belli oluyor." dedi hemşire bana karşı, ona cevap vermedim çünkü buna verecek bir cevabım yoktu. Aslında, bir sürü cevap bulabilirdim kendimce. Ancak ne dersem diyeyim, şu saatten sonra ben suçlu olacaktım.

"Biraz dinlen, ben yine geleceğim." yanımızdan ayrılan hemşire ile zorlukla yutkundum. Gözlerimi hiç açmak istemiyordum, çünkü eğer açarsam yine karşılaşacaktım o gerçekle.

"Okulda farklı bir şey mi yedin?" diye sordu abim bir anda, "veya dışarıda, arkadaşlarına takılıp bir yere mi gittin?" devam ettiğinde ona cevap vermek istemiyordum. Ancak o dibime kadar girip omzumu sarstığında gözlerimi açmak zorunda kaldım.

"Sana diyorum Arinhe, evde hazırladığım diyet yemeklerinden başka bir şeyler mi yedin?" sorusu karşısında bir kaç saniye bekledim, ardından başımı olumsuz anlamda salladığımda, gözlerine yerleşen o ifade ile ne dersem diyeyim yine bana inanmayacağını anladım.

"Yalan söylüyorsun," dedi düşüncelerimi onaylarcasına. Ağzımı açıp tek bir kelime edemedim.

"Yalan söylemiyorum, gerçekten..abi gerçekten hiç bir şey yemiyorum." itirazım karşısında sinirle gerileyip ellerini saçlarından geçirdi. Bana inanmayışı, bir zamandan sonra alıştığım bir şeydi ancak her ne kadar alışırsam alışayım, kalbimi kırıyordu.

"Arinhe, biz ne yapıyorsak senin iyiliğin için yapıyoruz." bakışlarımda ki telaş yerini ifadesizliğe bırakırken gözlerinin tam içine baktım. "Hayır," dedim sonra, "benim için değil, onun için yapıyorsunuz." diye devam ettiğimde artık bana inanamazca bakıyordu. "O senin kardeşin! Ölmesini mi istiyorsun yani?" gözlerim dolarken bakışlarımı çektim üzerinden.

İşte bizim aile ilişkimiz, bu kadardı.

İkiz kardeşim, Donghyuck vardı. Onun içindi her şey, bütün çabaları ve benim şu anda hastanede olmamın asıl nedeni oydu. Onunla tek yumurta ikizi olduğumuz için, hasta olduğunu öğrendiğimiz andan beridir ben de onunla beraber hastaneye geliyordum.

Ailemiz, her zaman bana Donghyuck için bir tedaviymişim gözüyle bakarlardı. Annem, babam, abilerim. Sanki ben o evde, kardeşleri olduğum için değil de, Donghyuck iyileşsin diye varmışım gibi.

Onun vücudunda ki kan yenilensin diye, beş haftada bir benden kan alıyorlardı. Sesimi çıkartmıyordum, kardeşim için her şeyi yapardım çünkü canımdı o benim. Geceleri ağrıyla uyandığında ilk önce benim adımı seslenir, bir derdi olduğunda herkesden önce bana koşardı.

Tohu-bohu °nct ✔Onde histórias criam vida. Descubra agora