ÖN SÖZ

44 15 283
                                    


04/04/2025     


"Ben senin babanım, beni böyle bırakamazsın."

Tam kapıdan çıkarken duyduğum ses kalbime bir hançer misali saplandı. Bu acıya daha fazla katlanmak istemiyordum. O adam,  baba dediğim adam bir katildi. Annemin, kardeşimin, hayatımın, hayallerimin...benim katilimdi...

Şimdi o da layığını bulmuştu. Belki de dakikalar sonra hayata gözlerini yumacaktı. Son dileği ise onu affetmemdi, ama ben o kadar cesur değildim. Anneme bunu yapamazdım, babamı affetmem anneme ihanetim olacaktı.

 Yıllarca beni büyüten adam ailemin katili olduğunu ölmesine dakikalar kala söylemişti bana. Bu hiç adil değildi. Tam toparlandım derken, tam hayatımı düzene soktum derken bu bana ağır gelmişti. Omzuma binen yük kalbimde hatrı sayılır bir acı bırakmıştı. 

Arkamı dönüp ona bakmak istedim, içimi ona kusmak bu acıyla tek başıma savaşmak yerine her şeyi ona yükleyip gitmek istedim. gözlerimden yaşlar akarken hıçkırmamak için dişlerimi sıkıyordum. 

"Affet beni, söyleyemedim sana kızım. Seni tehlikeye atamazdım. bilseydin ömür boyu benden kaçıcaktın, ben seni koruyamazdım o zaman."

"Ne korumasındsn bahsediyorsun sen ya? Asıl benim senden korumam lazımdı kendimi, hayatımı elimden aldın sen benim." dedim zorla. Kendimi kapıdan dışarı attığımda karşımda abim vardı. Gözlerinin içine baktığımda onun da bildiğini farkettim. Yıllarca koskoca bir yalanın içerisinde bana sunulan kafeste yaşamıştım ve buna herkes göz yummuştu.

"Fırtına..." dedi sadece ama o da devamını getiremedi. Korkuyordu, gözlerinin içinde gördüğüm şey korku ve biraz da meraktı. Elini uzatıp kolumdan bana destek vermeye çalıştı. Aniden kendimi geri çektim. 

"Yaklaşma..."  abimi arkamda bırakıp koşar adımlarla hastanenin bembeyaz koridorlarında ilerlemeye başladım.

Bunu bana beni bırakırken söylemişti. Arkasında bırakacağı enkazı umursamadan kendi vicdanını rahatlatmak amacıyla beni ateşe atmıştı. Daha önce çok kez yandım ama her defasında sönmeyi başarmıştım ama artık bilmiyordum nasıl söneceğimi. Her yanımı ateşler sarmıştı, etrafımda bana el uzatan bir sürü insan vardı ama hiçbiri el uzatmaktan ileri gidip ateşin içine girmiyordu.

Gözlerimden yaşlar birer birer intihar ederken asıl intihar edenin içimdeki çocuk olduğunun bilincindeydim. O çocuk da ağlıyordu. O çocuk bu acımasızlığı hak etmiyordu. O çocuk mutlu olmayı hak ediyordu. Ben haketmesem bile o hakediyordu.

Hastanenin kan kokan koridorunda ilerlerken az ileride annesinin dizinde ağlayan kız çocuğuna ilişti gözlerim. İçli içli 'baba' diye ağlıyordu. O kızın gözlerinde kendimi gördüm. O minik kız çocuğu bendim.

Ağlamam şiddetlenirken yanlarından geçip onlardan uzaklaştım. Görüş açım ağladığım için bulanıktı. Hastanenin kapısından çıktığımda hafif esen meltem saçlarımı havalandırmış, rüzgar bir tokat misali yüzüme çarpmıştı.

Hızlı adımlarla ilerleyip kapıda beni bekleyen arabaya bindim. Yaşar amca nereye gideceğimizi biliyormuş gibi orman yoluna girdiğinde anladım ki o da biliyordu. bu içimdeki yangına biraz daha odun atarken onunla konuşmayı reddedip camdan yolu izledim. Normalde olsa bu saatte korkup giremeyeceğim bu izbe, karanlık orman yolu bu defa açime belli belirsiz bir huzur veriyordu.

Bu yol sadece mezarlığa giderdi, anneme giderdi...

Arabada kısık sesle Sezen Aksu'dan Son Bakış çalıyordu. Yaşar amca sessizce eşlik ederken aynı zamanda sessizce ağlıyordu. Bazen gözleri gözlerime ilişiyordu ama sonra halimi görüp hemen çekiyordu o mavi gözlerini. Eğer konuşursa onu da sileceğimin farkındaydı, hissediyordu. Yaşar amca her zaman böyleydi. Gerekmedikçe konuşmaz bakarak analiz ederek haraket ederdi.

sonun başlangıcı no3Donde viven las historias. Descúbrelo ahora