twelve

2.1K 201 22
                                    

lana del rey, doin' time

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

lana del rey, doin' time

-

Jimin;

Elimdeki karton kahve bardaklarını şifoniyerin üzerine bırakırken bu eve, bu odaya en son ne zaman adım attığımı düşünmeden edemiyordum. Yoongi yatağının üzerine oturmuş valize koyacağı kıyafetlerini katlamak ile uğraşırken yüzüme bakmadan hoş geldin demiş ve işine geri dönmüştü. Onun üzülmesine dayanamadığım için gelirken neden bu hâle geldiğimizi anlamakta zorluk çekiyordum. Biz iyiydik, lisenin ilk gününden beri yan yana olmuş ve asla ayrılmamıştık.

Onu sevmediğimi ya da bana layık olmadığını düşündüren herkesten nefret ediyordum.

Yoongi benim çocukluk aşkımdı, onu ilk anaokulunda görmüştüm, Kore'nin ünlü ve büyük okullarından birindeydik ikimizde. Annem montumun düğmelerini iliklerken onun bir merdivenin kenarına oturmuş elindeki kitabı okumaya çabaladığını görmüştüm. Yanına gitmek ve konuşmak istediğim sırada babası gelerek elini tutmuş, onu alıp uzaklaşmıştık okul bahçesinden. Onu tanıyordum, Kore'de iş insanlarının ve diplomatların aileleri her zaman çocuklarını o okula gönderirdi ve Yoongi'nin babası da mimarlık konusunda adını duyurmuş bir şirkete sahipti.

Onu uzaktan, küçücük kalbimle sevmek için çabaladığım zamanların sonunda lisedeyken ilk kez onunla gerçek bir konuşma gerçekleştirme şansına sahip olmuştum. Bana her zaman dikkat eder, kendimi kötü hissettiğim her anda yanımda olur ve yemek konusunda beni desteklerdi. Onunla yediğim her yemek o kadar güzel gelirdi ki ne mide bulantım ne de o yemeği kusma isteğim olurdu. Beni farkında olmadan iyileştirirdi gülümsemesi ile. İkimizin arasının nasıl bu kadar açıldığını ve aynı oda içinde konuşacak konularımız olmayarak sessiz kaldığımızı anlamıyordum.

"Kahven soğuyacak."

Karton bardağı alarak ona uzatırken sessizliği bölerek konuştum yoksa boğulacaktım aramızdaki gergin havadan, elindeki tişörtü kenara alarak uzandı ve soğuk parmakları tenime değdiğinde ürperdim. "Üşüyor musun?" diye sordum, aramızda üst üste yığılmış kıyafetleri bırakarak kendi bardağımı da alıp yatağa oturdum. "Biraz halsizim." demekle yetindi, ona inanmak istiyordum. "Bir hafta diye gidip üç yıl sonra dönecek ve ben aslında kanserdim demeyeceksin, değil mi?" Benim ciddi bir şekilde sorduğum soru onun gülümsemesine sebep olurken başını iki yana sallayarak reddetti. "Kansızlık ve halsizlik. Başka sorunum yok. Bir hafta sonra gelmek zorundayım çünkü babam beni yardımcı yönetici yaptı." dedi, kahvesinden büyük bir yudum alarak biraz geriye gitti ve sırtını yatak başlığına dayadı.

Yoongi'nin kendi soğukluğu odasına yansımıştı sanki, sıcak şampanya rengindeki duvarları soğuk griye boyanmış, mobilyaları siyah renk ile değiştirilmişti. Temel mobilyalar dışında hiçbir eşya bulunmuyordu. Kitaplığı, ikimizin fotoğraflarının asılı olduğu demir çerçeve ya da ona aldığım oda süslerinden bir iz görememek kalbimin kırılmasına sebep oldu. Benim odam hâlâ Yoongi bir gün gelirse evinde hissetmesi için aynı duruyordu. Beni unutmak istemesine anlam veremiyordum, onu üzmemiş ya da bana bu kadar nefret beslemesine sebep olabilecek hiçbir şey yapmamıştım. Ona kötü sözleri söyleyen, onu üzen, kalbini kıran ben değildim ama tüm bedeli tek başıma ödemiştim, beni yaralayan da tam olarak buydu.

"Bir pazartesi sabahıydı, hava soğuktu ve ben okula gelmemek için her yolu deniyordum. Annemi hasta olduğuma ikna etmeye çabalıyordum. Lise üçüncü sınıftaydım ama çocuk gibiydim. Sonra kapım açıldı, annemi kandırmak için yalandan öksürmeye hazırladım kendimi. Sen geldin Jimin ve 'Yoongi hyung, geç kalacağız.' dedin, okula gitmek istemediğimi unuttum. Kalktım ve hazırlandım."

O günü hatırlamaya çabaladım ama çoğu pazartesi sabahımız benzer şekilde sonuçlanır olduğu için herhangi bir gün olabilirdi bahsettiği. "Okulda çok düşündüm, neden? Konu sen olduğunda neden böyle davranıyorum? Seni neden bu kadar seviyorum?" Yoongi kahve bardağını dudaklarının arasına götürürken bir şey demedim, onun konuşmasını ve arada peltekleşmesini seviyordum. "Sana aşık olduğumu o zaman anladım. Başımı sıraya koymuş, gözlerimi kapatmış senin hakkında düşünüyor olduğum bir andı. Her zaman senin hakkında düşünürdüm zaten." Uzandı ve komodinin üst çekmecesini açtı, ona lisede aldığım bordo deri ciltli defteri çıkararak bana uzattı.

Defter elimde öylece durmaya devam ederken ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, "Seni kırdım, üzdüm, parçaladım ama çok da sevdim Jimin. Kendimden bile çok seven biri oldum. Orada tüm hislerim, kendimle kavgalarım yazıyor. Seni ne kadar sevdiğimi belki beni tanıyarak anlayabilirsin." dedi, defteri kucağıma bırakarak ona baktım. "Yoongi." dedim, dili dudaklarında gezindikten sonra ellerinde olan bakışlarını benim yüzüme çıkardı. Güzeldi, her zaman aklımı başımdan alacak kadar güzel olmuştu. İnsanların kıskançlık içinde kıvranarak ona kendini değersiz hissettirmiş olmalarına katlanamıyordum. Min Yoongi benim hayatımdı, kendi hayatını benim hayatıma katmıştı.

"Daegu'dan döndüğünde, her şeye yeniden başlayalım ama bana zaman ver, sana yeniden güvenmem için."

Gülümsedi, sevdiğim eski içten gülümsemesinden uzaktı ama soğuk değildi, hoştu. İçimi ısıtabilecek sıcaklığa sahipti, yeniden içten bir gülümseme olabileceğini gösteriyordu. "Tamam." dedi sadece, elindeki karton bardağı masanın üzerine bıraktı ve kıyafetlerini katlamaya geri döndü. Eve gitmek ve defterde yazılanları okumak istiyorsam da burada kalmak ve onun yüzüne bakmaya devam etmek de istiyordum. "Mingyu." dedim, bu konu hakkında konuşmamız ve her şeyi nerleştirmemiz gerekiyordu artık. "Onu dövdüm." dedi Yoongi mavi peluş bir kazağı katlarken. "Ne yaptın?" diye sordum inanamayarak, Yoongi güçsüz biri asla olmamıştı ama yine de beni oldukça şaşırttığını kabul etmeliydim. "Sana zarar verdi, Jimin. İlk anlarda seni ciddiye almadığım için üzgünüm ama sana zarar vermesine katlanamazdım." Ona bakarken gülmeden duramadım, o kadar ciddi bir şekilde kıyafetleri ile ilgileniyordu ki, uzanıp yanağını öptüğümde öylece kaldı.

Onun bir şey yapmasına, söylemesine izin vermeden ayaklandım, ona iyi yolculuklar diledim ve odadan çıktım.

--

merhaba

anything 4 u' yoonminWhere stories live. Discover now