XXVI

342 46 8
                                    

Hızlıca şirkete doğru yürümeye başladım. Şirkete vardığımda, bir hışımla amcamın odasına daldım. Hızla kapıyı kapatmam ile başını gömüldüğü dosyalardan kaldırdı ve şaşkın bakışlarla beni izlemeye başladı.

"Ceyda, kötü bir şey mi oldu?" Sözüne cevap vermeden etrafı dağıtmaya başladım. Kağıtları masasından alıp etrafa savurdum. O aptal heykelleri bir bir yere atıp kırılmasını izledim. Bir yandan da, "Bunu ona nasıl yapabildin, nasıl?" diye bağırıyordum avazım çıktığı kadar. Yaptığım gürültüyü duyan güvenlik hemen odaya daldı ve beni kollarımdan tutmaya çalıştı.

"Bırak beni, söyle şuna bıraksın beni. Hesaplaşacağız seninle daha!"

Amcam güvenliğe elle dışarı çıkmasını işaret etti ve kapı kapandığı an bana geri döndü.

"Ceyda, delirdin mi sen? Otur bir şuraya. Kime ne yapmışım?"

"Bilmiyormuş gibi yapma! Nasıl kıydın o adama? Hayatını yeterince mahvetmedin mi? Nasıl öldürürsün onu?" Sözlerim karşısında sarsılsa da kendini çabuk toparladı.

"Ne saçmalıyorsun, kimi öldürmüşüm ben?"

"Ali Hikmet Özdemir. Tanıdık geliyor mu?" Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı fakat bu acizliğimi gizleyebilmek için sesimi daha çok yükselmiştim.

"Hikmet öldü mü?" dedi şaşırmış gibi yaparak.

"Sökmez artık bu tavırların tamam mı? Her şeyi bir bir ortaya çıkaracağım. Sen onu susturmayı başarsan da her şeyi biliyorum. Beni susturamayacaksın!" Bu sefer sözlerim üzerine tam anlamıyla sarsılmıştı. Duygularını gizlemeyi bırakmıştı.

"Tam olarak ne biliyorsun?" Telefonumun kayıt bölümüne girip kaydettiğim ses kaydını açtım ve dinletmeye başladım. Her kelimesinde omuzları biraz daha çöküyor, yüzündeki ifade biraz daha korkunç bir hal alıyordu. Ses kaydı bitince gözlerimden akan yaşı sildim ve nefretle çıkan ses tonumun ağırlığına engel olmadım.

"Sen kendi kardeşini öldürdün, sen babamı öldürdün. Yetmedi sevgine karşılık vermedi diye annemi öldü-" Sözlerimi tamamlayamadan bana doğru doğrultulmuş silahı görmemle susmam bir oldu.

"Bunları kimseye anlatamazsın. Kurduğum düzeni yıkmana izin veremem." dedi kibir dolu bakışlarla silahı elinde tutarken.

"Çok geç. Buraya kendimi güvene almadan mı geldim sanıyorsun? Bu ses kaydı polise ulaşmıştır şimdi. Birazdan burada olurlar. Beni öldürsen de öldürmesen de hapislerde çürüyeceksin Mehmet Karaarslan! Ailemin kanı, Ali Hikmet amcanın kanı boğazına yapışacak, ölene kadar seni her gün boğacak. Hayaletleri bir an bile peşini bırakmayacak o küflü hapishane duvarları arasında. Bunlara bir de beni mi eklemek istersin?"

Blöf yapıyordum. Hiddetle buraya geldiğimden bana silah doğrultacağını aklıma bile getirmemiştim. Ses kaydı sadece bende vardı ve eğer şu an bana inanmayıp beni öldürürse her şey boşa gitmiş olacaktı. Ali Hikmet amca boşa ölmüş olacaktı. Aileme yapılan katliam cezasız kalacaktı. Onların intikamını alamadan ölmüş olacaktım.

Heyecanla olduğum yerde söylediklerime vereceği tepkiyi beklerken, bir yandan da bir anda tetiği çeker korkusunu yaşıyordum. Fakat o beklediğimin en ucunda bir tepki gösterdi ve silahı masaya bırakarak hüngür hüngür ağlamaya başladı.

"Böyle olsun istemedim Ceyda. Hele ki anneni öldürmek hayatımda isteyeceğim en son şeydi."

"Peki ya babam!? Peki ya öz kardeşin!? Bir insan nasıl kardeşine kiralık katil tutabilir?" Sinirden tüm kaslarım gerilmiş, hafif bir titreme hali tüm vücudumu sarmıştı.

Sabahın İlk IşıklarıWhere stories live. Discover now