XXXVI | k a y ı p

55.1K 5K 11.2K
                                    



Selamlar, biz geldik! Bölüme geçmeden önce sormak istiyorum, Instagram'da paylaştığım duyuruyu gördünüz mü? Görmediyseniz koşun ve son postumun altına bakın. Orada sizi bir sürpriz bekliyor olacak. 🥺 13 Kasım Cumartesi, çok güzel bir gün olacak.

Bölüme bol bol yorum atmayı ve oy vermeyi unutmayın. Hepinize keyifli okumalar dilerim. 🤍

Gülşen - Gel ÇaremKaldık Böyle - Gökyüzüm Cem Adrian - Kül

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




Gülşen - Gel Çarem
Kaldık Böyle - Gökyüzüm
Cem Adrian - Kül


HÜKÜMRAN

36

"KAYIP"





Kimsesiz, yorgun ve sevgisiz kalbimde bir adam peyda oldu. Uzun zaman sonra bana yaşadığımı hissettirdi ve yokluğu ölümüm oldu.

Takvim yapraklarını her sayışımda, on altı eylül ve sekiz ekim arasında yalnızca yirmi iki gün olduğu çıkıyordu ortaya. Fakat bir türlü aklım almıyordu, nasıl oluyordu da onsuz geçen yirmi iki gün, yirmi iki yıl geçmiş kadar uzun hissettirebiliyordu?

Yirmi iki gecedir kabuslarla bölünen uykularımdan beni uyandıran onun elleri ya da sesi değil, çığlıklarımın yankısı oluyordu. Sarılmıyordu bana, kollarının arasına almıyor ve geçti diyerek saçlarımı sıvazlamıyordu yirmi iki saniye boyunca. Geçmiyordu da zaten... Yirmi ikinci yaşıma onsuz gireceğim korkusu her geçen gün daha fazla ağrıtırken içimi, hiç kimseye, Dilhan'a bile anlatamıyordum ne hissettiğimi.

Kabuslara rağmen hiç bitmesin istediğim gecelerde, uykularımın kapısı ona açılır diye çok bekledim. Ama o rüyalarıma bile gelmediğinde umudum giderek tükendi, bir sabah daha fazla tutamadım kendimi. Dilhan'a sarıldım ve yıllar sonra ilk defa kollarında ağladım. Bir fotoğrafımız bile yok, dedim inanamıyormuş gibi. Bir zaman sonra anılar da silinecek zihnimden, o zaman ne yapacağım ben?

Aşk, tesiri kuvvetli bir duygudur, demişti Dilhan. Kuvvetle yanan bir ateş gibidir çoğu zaman. Ama bir gün mutlaka söner ve geride külleri bile kalmaz. Şu an çok güçlü bir ateşin içindesin, yanıyorsun ama elbet söneceksin. Sadece biraz zamana ve acıya duyulan sabra ihtiyacın var. Geçecek.

Geçecek miydi sahiden?

Geçmesini istiyor muydum ki?

Dizlerimi karnıma çekmiş vaziyette, koltukta iki büklüm oturuyordum. Elimde konu anlatımlı bir tarih kitabı vardı, bakışlarımı ağır ağır gezdirdiğim satırlardan hiçbir şey anlamıyor, paragraf bittikçe başa sarıyordum.

"Masaya geçsene," diyen Dilhan'ın sesiyle tamamen dağıldım ve bakışlarımı ona çevirdim. Bir elinde meyve dolu bir tabak, diğer elinde çatal vardı ve pürdikkat çizgi film izleyen Melek'e meyve yedirmeye çalışıyordu. "Hem öyle ders mi çalışılır? Ne anlayacaksın okuduğundan?"

HÜKÜMRAN (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin