BÖLÜM 21 ⍣ ANLAŞMA PART I

1.5K 107 190
                                    



Gecede kaybolmuş ay ışığından, tüm yıldızlara...
Keyifli okumalar.



Dört güne sığdırabilecek şeyler değildi koşuşturmasının sonuçları, daha fazlasına tamah ediyordu. Yorgunluğuna kafa tutan küçük ayaklarının büyük savaşı, gün batınca kendisini gösteriyordu. O zamanda ruhunun altındaki korkuları eziyordu sızılarını. Kafasının içinde durmadan konuşmaya devam eden deli bir ses hissetmesine bile izin vermiyordu.

O ses... Ruhen hep telefonun başında, ablasındaydı. Korkuları sarılmıştı hoparlörün içinde kalan hayata ve önünü alamıyordu.

Konuşmalarını kaydediyor, telefonu kapatınca tekrar tekrar dinliyordu. Soluklanmak için verdiği duraksamaların bile saniyesinden salisesine bakıyordu. Dışarıdan deli saçması gibi dursa da böyle böyle rahatlatabiliyordu kendisini. Ama diğer türlü ablasının onu korkutmamak için yalan söylemesinden korkuyordu...

Başı yastığa düşmeden önce zamanı daha nasıl hızlandırabilirim diye düşünüyor, ertesi gün bir öncekinden daha planlı işletiyordu zamanını. Böyle olduğundan dört günde halletmişti, projenin devrini. Yerine bir başkasını ayarlamış, akışı Leo'ya aktardığı gibi yerini alacak kişiye de göndermişti.

Tüm bunlar yaşanırken, mantık çerçevesinde savrulan iradesi şaşmamış etrafındaki sirkülasyonu da kayıt altına almıştı. Aldığı kararları bir de gün sonunda içinde tartışıyordu. Lakin şimdi ayılıyordu bazı şeylere, Leo'nun direnişçi kimliğine ters ısrarsız kabul edişi... Normalin çok dışındaydı, şimdiye dek kendisine pek çok fikirle gelirdi. Ama yapmamıştı.

Yatağının üzerinde dümdüz uzanırken, yan dönüp cenin pozisyonunu aldı Seher. Zeki bir kadındı, düzeni çözdüğü gibi yüksek empati duygusu sayesinde insanları kısacık sürede içselleştirip onlar gibi düşünebiliyordu. Leo'nun kabullenişi de şuan içine düşen kurtlardan birisiydi. Ama o kurdu etkisiz hala getirecek güç yoktu içinde. Akışına bıraktı tıpkı diğer her şey gibi. Şuan tek bir önceliği vardı, ailesi...

Avucunun içinde titreyen telefonunun ekranını kendisine çevirip, gelen aramayı görünce kaşlarını çatıp telefonu bırakmadan elini yatağa bastırıp doğruldu.

''+39-02-xxxxxxx...'' numarayı kendi içinde tekrarlayıp daha fazla bekletmeden açtı. Arayan kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Telefon kodu İtalya'ya aitti ve arayan kişi üç gündür hiç pes etmeden aynı saatte hatta aynı dakikalara denk getirerek arıyor oluşuna başlarda tesadüf dese de artık onu ürkütmeye başlamıştı.

''Alo..'' sessizce beklemek yerine ses vererek belki karşılık alabileceğini düşündü Seher. Oysa arayan kişi nefesini bile vermiyordu. Sinirlenerek telefonu sıktı, derin bir nefes alıp sakinleşmeyi denedi. Giderayak telefon sapığına harcayacak enerjisi yoktu.

Derin soluğunu sakince verirken telefonu uzaklaştırdı kapatacaktı, fakat duyumsadığı ses ile kalakaldı. Başta ne olduğunu anlamadı, melodik bir ses hoparlörden yükselirken telefonu kulağına yaklaştırdı. Bu parçayı biliyordu, Seher... Emin olmak için telefonu kapatmadı ve kayıttan çalan şarkıyı uzunca bir süre dinledi.

'' Merry Go Round of Life'' olduğuna emin oldu dinlerken. Fulya ile birlikte izledikleri 'Yürüyen Şato –Howl's Moving Castle- ' , yatılı gecelerinin vazgeçilmeziydi. Nasıl unutabilirdi ki melodisini.

Kendisine geldiği gibi yeşil gözleri yuvasında turlarken telefonu kapattı Seher. Tesadüften çok daha fazlasıydı aramalar... Ama kimdi onu bu denli tanıyıp, bir zamanlar severek dinlediği bu melodiyi ona hatırlatan. Melodinin ötesinde bir mesaj mıydı bu?

LAHZA | sehyamWhere stories live. Discover now