1

228 21 31
                                    

Nerede kalmıştık?

Ah, evet. Ben Diluc. Diluc Ragnvindr. İnsanların gözünde kötü adam, kendi hikayemde ise baş rol kahramanım.

Şu anki sıkıntım ise, hakkımda atıp tutan Kaeya ismindeki şahıs. Yaklaşık 3 gündür kendisini koca ülkede aramayı düşündüğüm şahıs.

İşe bakılırsa şu şahıs, hakkımda gerçekten fazlasıyla atıp tutmuş.

"Diluc kendine güveni olmadığı için insanları öldürüyor."

"Sadece ilgi çekmek istediği için kötü adam rolüne bürünüyor."

"Sanırım sevgi eksikliği var."

Göreceğiz ufaklık. Karşımda durduğun -durabilirsen tabii- sırada da böyle diyebilecek misin acaba?

Eh, uzun süredir bu şehirde nam saldığımdan, dedikoducu ufaklığı bulmamın da fazla zor olacağını düşünmüyorum. Kime sorsam, en azından tanıyan birisi çıkacaktır.

Falan.

Önümdeki kadının omuzuna dokundum ve yanına yaklaştım.

"Hey."

Gel gör ki, kadın arkasında dönüp beni gördüğü gibi çığlık atarak kaçmaya başlamıştı. Ne şaşırtıcı ama.

"Buraya gel! Sana bir şey soracağım!"

Her ne kadar peşinden koşarak durmasını söylesem de, inatla koşmaya devam ederek kaçtığında, yerimde durdum ve dudaklarımı öne doğru büzdüm.

"Şu lanet şehirde bir tane bile Keya ismindeki dedikoducuyu tanıyan yok mu?!"

Derince bir nefes verdim. Sinirlendim mi? Evet.

Pes ediyor muyum? Hayır.

"Neredesin Kaya?!"

Sinirimi atmak için hızlı bir nefes verdim ve ellerimi üzerimdeki siyah hırkanın ceplerine soktum. Yüzümdeki somurtma ile şehirde gezerek, gözlerimi etrafta gezdiriyor, Kaeya ismindeki korkağı arıyordum.

Bak, sen de duydun mu? Beni gördükçe bağırarak kaçan aptalları duyuyor musun?

Bir elimi cebimden çıkarttım ve alnımı ovmaya başladım. Şu çevredeki aptallar, sahiden sinir bozucu. Benden korkmalarını seviyorum. Fakat onlara işim düştüğünde bana bir yardım etseler de fena olmazdı.

Düşüncelerimle boğuştuğum sırada, yan taraftaki reklam panosu dikkatimi çekmişti. Şu özgünlüksüz fazlalıkların gerçekten başka işleri yok...

Kaeya isimli baş belası, gündeme girmeyi gerçekten başarmış gibi görünüyor. Tabii benim üstümden prim kasıyor olması da sinirlerimi bozmuyor değil.

"Görünüşe bakılırsa, Diluc beni arıyormuş. Şehirde bu kadar yaygara kopartma Diluc. Shinjuku'daki Yodobashi kilisesinin önünde akşam 6 civarında seni bekliyor olacağım."

Şu küçük...

Sahiden korkusu yok diyebilirim. Fakat cesaretini takdir ediyorum. Gerçekten kendi eceline susamış.

Shinjuku'dan bir yer seçtiğine göre, beni araştırmış olabileceğini düşünüyorum. Gerçi Shinjuku'da yaşadığımı bilmeyen bir tek sen kaldın sayın okuyucu. Sen de şimdi öğrenmiş oldun.

Reklam panosunda gördüğüme göre, mesajını sabah saatlerinde internette yayınlamış. Onu aradığımı nereden öğrendiği konusu bir yana, neden kiliseyi "buluşma" yeri olarak seçtiğine pek anlam veremedim. Bunu düşünmek için vaktimin pek olmaması da ayrı bir konu.

Şehir tabelalarına bakarak, kiliseden fazla uzakta olmadığımı söyleyebilirim. Saatin ise neredeyse 6'ya geliyor olması ise biraz işime gelmişti. En azından beklemek zorunda değildim.

Senin soruna gelirsek sayın okur, evet, yaşadığım yerde neyin nerede olduğunu bilmiyorum. Etrafımdaki yapıların ne olduğuna pek önem veren birisi değilim, sadece yolları biliyorum. Benim için yetiyor da artıyor bile diyebilirim.

Çok kesin konuşuyorum, değil mi? Farkındayım. Bunu güçlü bir yanım olarak görüyorum. İnsanın kendini tanıması güzel bir şey. Sen de açıklamadaki uyarıyı dikkate alarak bu kitaptan korkacağını bilseydin, okumaya başlamazdın mesela.

Ne diyordum? Ah, evet, kilise.

Kiliseye vardığımda, birçok insanın orada toplandığını görmüştüm. Fakat ben Diluc'um. İnsanlar benden korkar.

Arkasını döndüğü gibi beni görenlerin, etrafta bağırarak kaçması sinirlerimi bozmuştu. Kaeya'yı bulmamın zor olacağını düşünüyordum.

Bakışlarım etrafta, henüz sadece mavinin koyu tonunda bir renge sahip saçları olduğunu bildiğim Kaeya'yı bulmak için dolanıyordu.

Gözlerim bir anda kilisenin üçgen şekilli camının önündeki mavi saçlı çocuğa takıldı. Bakışlarımız birleştiği anda, kaçmamasından dolayı, onun Kaeya olduğunu varsayıyorum.

Üzerimdeki hırkanın cebinden tek elimi çıkarttım ve âdeta yanıma çağırıyormuşçasına elimi ona doğru uzattım.

Kaeya olduğunu varsaydığım bu şahıs, bana doğru adımlamış, yaklaştığında ise elini elimin üzerine koymuştu.

Yüzümde beliren, etraftakileri geren gülüş eşliğinde, Kaeya'nın elini sıkıca kavramış ve bedenini kendime doğru çekerek, diğer elimle de belini kavramıştım.

"Sanıyorum ki benimle eve geliyorsun."

-

Yaşama belirtisi.

Sapla, Kaydır! | Diluc x KaeyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin