XXXVIII | m a y ı n

67.2K 5.1K 12.6K
                                    


Herkese merhaba! Aybars ve Berzâh geldi! Bölüm epey uzun oldu, hakkını vererek, keyifle okuyun. Oy ve yorumlarınızı da ihmal etmeyin. 🤍

HÜKÜMRAN

38

"MAYIN"

Ozan Manas - Yokluğunda
Sezen Aksu - Her Şeyi Yak

🌩


Artık yalnızca onun için atan bir kalpten, onun için her şeyi göze alabilecek cesaretten ve onun için ölmeye bile razı bir bedenden ibarettim.

Ama sadece onun için değildi kendimi feda edişim. Yıllar sonra geriye dönüp baktığımda, ardımda pişmanlıklarla dolu bir hayat görmek değil, savaştıklarım uğruna yitirdiğim sancılı zamanlar görmek istediğim içindi. Zor oldu ama başardım, mahvetti ama değdi diyebilmek içindi. Keşkeler dilimi de kalbimi de acıtmasın istediğimdendi.

Sevdiğim bir şarkıda aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk diyordu. Yıllar sonra bana yaşadığımı hissettiren bir adam için savaşmaya değmez miydi? Sonunun nerede bittiğini bilmediğim bir yolda yürümeye bile hazırdım, bu mayınlarla dolu bir tarlada yürümeye benzese bile. Ölümün nefesi her an ensemde, ama elleri ellerimde.

"Bana güvenmeni istiyorum," demişti Aybars, kollarının arasında olduğum dakikalarda. Ona güveniyor olmama rağmen çok korkuyor, endişeden bir nehirde boğuluyormuş gibi hissediyordum. Mudanya'da kalacağımız günlerde yaşayabileceğim her türlü olumsuzluğa karşı, ondan başka kimseyi umursamamam gerektiğini söylemiş olsa da... Zira bu pek mümkün değildi, tahammül edemeyeceğim, susmakta zorluk çekeceğim birçok an olacaktı ama o nasıl katlanacaksa benim de öyle katlanmam mecburiyetti.

Yolun sonunda, değdi diyebilmek için.

Saatler sonra Dilhan'la ayaküstü vedalaşıp Timur'un evinden ayrıldığımızda, Dilhan'ı orada bıraktığım için mutsuzdum. Dilhan her ne kadar kendi ayakları üzerinde durabileceğine beni inandırmış olsa da aklım daima onda olacaktı. Dilhan'ın ve Melek'in güvenliği konusunda her şey planlanmıştı. Dilhan bir süre gerekmedikçe siteden dışarı bile çıkmayacaktı ve buna dayanabileceğini söylüyordu. Her türlü ihtiyacını Kubilay ve Azer'in emrinde çalışan adamlar halledecekti. Dışarıya çıkması gereken zamanlarda ise etrafında onu koruyacak birileri hep olacak, kuş bile uçurmayacaklardı. Hem Timur vardı... Dilhan'ı yalnız bırakmayacağını biliyordum. İçim bu yönden rahattı.

"Mudanya'ya gelmeyi kabul etmiş olsan da bana hâlâ kızgınsın, biliyorum." Aybars'ın sesini duymak, beni zihnimdeki kargaşadan uzaklaştırdığında ona döndüm ve dalgın gözlerle yüzüne baktım. Yola çıkmamızın üstünden yirmi dakika geçmiş olmalıydı. "Sana başka bir çare bırakmadığım için üzgünüm Berzâh, ama en doğru olanı yanımda, gözlerimin önünde olmandı." Uzun bir nefes aldı. Bakışları yoldaydı. "Aksi halde aklım hep sende olurdu, yapacaklarıma da odaklanamazdım. Ve inan bana, söz konusu sensen tek bir kötü ihtimali bile göze alamam bu saatten sonra."

"Daha önce aldın ama?" Sesimde suçlayıcı bir ifade yoktu ama kızgın olduğum konusunda haksız sayılmazdı. "Beni İzmir'e yolladığında mesela, ben yeterince güvende değildim."

Aybars bana şaşkınca baktı, eğer araba kullanıyor olmasaydı bu bakış uzun bir ana yayılırdı ama dikkatini çabuk toparlamak zorunda kaldı. Bakışları yola çevrilirken "Güvendeydin," dedi, nasıl böyle söyleyebilirsin der gibi. "Güvende olacağına inandığım için gönderdim ben seni. Benim yürüdüğüm kirli yolda senin üstüne daha fazla çamur sıçramasın diye... Buna inanmasaydım izin verir miydim gitmene?"

HÜKÜMRAN (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin