kaossuz kaos

2.5K 331 191
                                    




-

"Minho? Kimmiş gelen?" Salondan bağıran Jisung'la gözlerimi karşımdaki heriften çekip "Gel de kendin gör." diye geri bağırdım bende. İşte gerçek aşkın iletişimi böyle oluyordu.

Duyduğum adım seslerinden sonra eşofmanlarıyla ve elinden bırakmadığı çekirdekle Jisung gelip yanımda durmuştu. Ama onunda gözleri karşısındaki boş herifteydi.

"Hyunjae? Niye geldin buraya?"

Hyunjae denen adamın gözleri benimle Jisung arasında gidip gelirken "Senin ziline bastım ama kimse açmayınca bende buranınkine basayım dedim. Geçen görüşelim falan demiştin de yalnış zamanda geldim galiba." diye boş boş konuştu.

Kısacası demek istiyordu ki canım dayak istiyo keşke Minho gelip beni bi dövse.

"Ben sana evimde mi görüşelim dedim amına koyayım. O kadar yazıp duruyodun ki peşimden düş artık diye kafede buluşup başımdan savarım diye düşünmüştüm. Ama tabii ki ben bu planı yaparken karşındakinin ne kadar gerizekalı birisi olduğunu unutmuşum. Kusura bakma."

Jisung tek nefeste sinirli sinirli konuşunca "Ne konuştun he maşallah." deyip eğildim ve başının üstünü öptüm. Böylece onun şaşkın bakışları da bana dönmüştü. Büyük ihtimalle bu salak niye vurmak yerine öptü beni diye geçiriyordu aklından. Kısacası ona kızacağımı düşünmüştü ama onu sonra yapacaktım.

Düşüncelerimden sıyrılıp tekrardan kapıdaki erkek kişisine dönüp "Duydun sevgilimi. Şimdi dediklerini idrak ettiysen siktir git gelme bir daha da kapıma falan. Bir de aşure almış getirmiş. Harbi salaksın sen ya." dedim ve kapıyı yüzüne kapattım.

"Aşureyi de otur kendin ye." diye de bağırarak ekleme yaptım. "Boğazında kalır inşallah."

"Amin." diye mırıldanan sesle hâlâ yanımda duran Jisung'a bir bakış atıp avcundaki çekirdekleri alıp salona geri döndüm. Koltuğa kendimi attığımda az önce zevkine çitlediğim çekirdekleri şimdi sinirden çitlemeye başladım. Sessiz sakin bir günümüz geçmiyordu ulan.

"Aşure getirmiş bi de ya. Allahım kafayı yicem şimdi. Tüm beyin yoksunları beni buluyo resmen."

Oturduğum koltuğun diğer tarafı da çöktüğünde Jisung'a bakıp "Bana ne zaman söylemeyi düşünüyodun acaba?" diye sordum. "Buluşmadan bir saat önce zahmet edip söylerdin belki."

"Birazcık, çok azcık abartmıyo musun aşkım?"

"Abartıyo muyum?" İşaret parmağımla kendimi gösterdim ben mi dercesine. "Ya amına koyayım seni aldatan şeref yoksunu piç sevgilin onca zamandır sana yazıp duruyormuş ama benim haberim yok? Hayır bunu da geçtim eyvallah, benim sevgilim bir de gitmiş onunla buluşmayı kabul etmiş?"

Oflayıp önüne döndüğünde bende döndüm. Çok kısa süren bir sessizlikten sonra "Ne yapsaydım Minho çocuk gibi gelip Hyunjae bana yazıp duruyor mu deseydim?" dedi. Demez olaydı. Benimle dalga geçip geçmediğine bakmak için gözlerimi ona çevirdiğimde oldukça ciddi durduğunu gördüm. Kafayı yedirtecekti bana.

"Ulan ne çocuğu? Bilmiyorum farkında mısın ama sevgilinim ben senin? Tabii ki gelip bana söyleyecektin ki bende gidip o orospu çocuğunun yüzünü dağıtacaktım. Lan yemin ederim konuştukça aklıma elindeki aşureyle sıfatı beliriyo deli oluyorum."

"Tamam yaptım bir hata. Uzatma işte. Gelmez bir daha merak etme."

"Uzatma mı?" Ne zaman kenara koyduğumu bilmediğim çekirdek pakedini de alıp ayağa kalktım ve mutfağa giderken "Tamam uzatmıyorum daha fazla." dedim. Amacım trip atmak falan değildi, sadece cidden onunla kavga etmek istemiyordum. Sinirimin ise tek sebebi hâlâ daha beni sevgilisi olarak görememesiydi. Belki de arkadaşlarına söylemişti Hyunjae bana yazıyor diye ama bana gelince susmuştu. Ne arkadaşı olabilmiştim, ne sevgilisi.

"Ne kuruyorsun kafanda?"

Belimde hissettiğim kollarla derin bir nefes verip "Hiçbir şey." diye mırıldandım ama sesim götümden çıkmıştı sanki.

"Minho?"

Ellerimi tezgahtan çekip ona döndüğümde önce kollarını belime daha sıkı sarmış sonrasında da sarılmıştı. Ben ise öylece duruyordum çünkü aklımdaki düşünceleri bir türlü aklımdan kovamıyordum. Beni sevip bana güvenmeyecekse neden sevgiliyim diyorduk ki birbirimize? Benim çişim gelse gidip ona söylüyordum. Önemli olsun ya da olmasın yaptığım her şeyi bilsin istiyordum. Merak etmesin, kafasına takılmasın rahat olsun istiyordum ama böyle düşünen sadece bendim.

"Seni seviyorum. Bilmiyorum şu an aklından neler geçiyor ama bana o kadar iyi geliyorsun ki keşke bunu kelimelere dökebilsem. Elimden sadece seni seviyorum demek geliyor. Sen sanıyorsun ki bu Jisung beni sadece elimde bir kap aşureyle kapısına gittiğimde tanıdı. Ben her evden çıkıp bu kata geldiğimde kapının önüne çöp koyarmış gibi yapmanı fark etmedim mi sanıyorsun? Resmen beni dikizliyodun şerefsiz."

Geri çekilip yüz yüze gelmemizi sağladığında son söylediğiyle istemsizce gülmüştüm. "Güldürme. Çok sinirliyim sana."

"Ya ne yapayım ama. Gül işte ne güzel, göreyim bende o güzel yüzünü. Vallahi gelip söyleyecektim sana ama dediğim gibi sonra saçma geldi. Ne bileyim, durduk yere senin de moralini bozmak istemedim. Bende silip geçtim her mesajını. Canıma tak ettiği için iyi tamam buluşalım dedim ama ağzına sıçtıktan kalkıp geri gelecektim buraya, senin yanına."

"Bugün çok uzun uzun konuşuyorsun, beni şaşırtıyosun."

"Yapıyoruz arada öyle şeyler." deyip göz kırptığında dayanamayıp iki yanımda duran kollarımı onun zayıf beline sardım ve kendime çekip uzunca sarıldım.

"Bir daha," dedim ve geri çekilip onu da kendimden uzaklaştırdım. "Çişin gelse dahil bana söylüyorsun tamam mı?"

"Oldu paşam var mı başka isteğin?"

Aklıma gelen şeyle gülüp "Var var." dedim. "Bundan sonra saat başı bana beni sevdiğini söyliceksin. Yoksa affetmem trip atarım."

"Sen cidden çok fenasın he."

Kaşları çatık bir şekilde yürüyüp mutfaktan çıktığında bende hemen peşinden çıkıp yanına geçip elini tuttum. "Çatma o kaşlarını. Çok sevimli oluyorsun öpesim geliyor."

"İki dakika ciddi kal be adam."

"Yarım saat kaldım zaten. Daha uzun bir süre olamam ciddi falan."





-


bu bolum icime sinmedi ya niye boyle oldu
iki kaos cikartamadim :(

aşure | minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin